
2019
Fuat Sezgin Yılı etkinlikleri kapsamında Üniversitemizde “Bilim ve Felsefenin
Seyri İslam Düşünce Tarihinde Gazali Sonrası” konulu konferans düzenlendi.
Konferansa konuşmacı olarak Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.
Dr. Şamil Öçal katıldı. Nurettin Topçu Konferans Salonunda gerçekleşen
konferansa Rektör Yardımcımız Prof. Dr. Mehmet Başalan, akademik ve idari
personelimiz ile öğrencilerimiz katıldı.
Konferansın
açılış konuşmasını Rektör Yardımcımız Prof. Dr. Mehmet Başalan yaptı.
Konuşmanın ardından Türkçe Eğitimi Anabilim Dalı öğrencileri tarafından İslam
Bilim Felsefecileri Oratoryosu sergilendi.
Filozoflar Aynı Zamanda
Bilim İnsanlarıdır
Bilim
ile felsefenin birbirinden bağımsız olmadığını ve aynı tarihlerde ortaya
çıktığını belirten Prof. Dr. Şamil Öçal, “Bilimin ortaya çıkışıyla felsefenin
ortaya çıkışı aynı tarihe rastlar. Yani ilk bilim adamı olan Thales, aynı
zamanda ilk filozoftur. Orta çağa kadar bilimle felsefe iç içedir. Bilim
adamıyla filozof aynı kişidir. Felsefe denildiğinde bilimleri de kapsayan bir
alan anlaşılır. Batıda bilimsel
ilerlemeden bahsediyorsak, bunun altında felsefenin yattığından bahsedebiliriz.
Felsefe, zihinleri bilime hazır hal getirir. İbni Sina, Farabi sadece filozof
değil, aynı zamanda bilim insanlarıdır. Bilimin ilerlemesinde filozofların çok
büyük katkısı vardır” diye konuştu.
İslam Medeniyeti Asla
Dışa Kapalı Bir Medeniyet Değildir
Kendini
diğer medeniyetlerden soyutlayan medeniyetlerin, tükenmeye mahkûm olduğunu
söyleyen Prof. Dr. Öçal, “Müslümanların bilimi Yunanlardan aldığı doğrudur ama
bu “alım” işinin kendisi bile çok önemlidir. Çünkü İslam medeniyeti, asla
kapalı bir medeniyet olmamıştır. Yani dışa kapalı, kendi içerisinde, kendi
kendine yeteceğini düşünen bir medeniyet değildir çünkü, böyle medeniyetler
çabuk tükenmeye mahkumdurlar. İslam medeniyeti, bu nedenle başka kültürlere açılmıştır.
Yunan medeniyetine, İran medeniyetine, Hindistan medeniyetine açılmış ve
oradaki tüm kültürel ve bilimsel faaliyetleri talip ederek buradaki eserleri
tercüme ederek, içselleştirmiştir. Dolayısıyla, Müslümanların aldıkları bilim,
aslında Müslümanlara dayatılan bir zihniyet değildi. Yani, bu durumda biz buna “alma”
değil, onu tebellüğ etme süreci olarak kabul ediyoruz” şeklinde konuştu.
Gazali, Felsefi Anlayışa
Muhalefet Ediyordu
Gazali’ye
ve Gazali’nin düşüncelerinin bir dönüm noktası olmasının nedenine değinen Prof.
Dr. Öçal, “Gazali, asırlar sonrasında bile etkisini sürdüren ve İslam
dünyasında en çok okunan düşünürlerden biridir. Gazali’yi bir dönüm noktası
olarak almamızın sebebi, felsefi düşünceye ket vurması, filozofları
eleştirmesidir. Bu eleştirilerin de İslam dünyasında düşüncesinin yönünü
değiştirdiği, bilim ve felsefeye olan ilgiyi azalttığı yönünde Gazali’ye
eleştiriler yöneltilmiş olmasıdır. Gazali, İslami bilimlere olan ilgi azalıyor
diye filozofları eleştiren Tehafütü’l Felasife adlı bir kitap yazdı. Gazalinin
amacı, salt felsefeyi eleştirmek değil İslam dünyasında ortaya çıkan bir
tehlikeyi bertaraf etmekti. Bu tehlike, Batinilikti. Gazali, filozofları
eleştirmekle, Batinilik tehlikesini de ortadan kaldıracağını düşünüyordu. Bu
yüzden Gazali, kendisine hedef olarak Batiniliği ve filozofları seçti ve
görüşlerini eleştirdi. Burada şöyle bir ayrıntı var: Gazali, filozofların tüm
düşüncülerini eleştirmiyordu, onların yöntemlerine karşı çıkıyordu. Bilimsel
çalışmalarında haklılıklarını kabul ediyordu fakat, bu doğrularınızı gelip de
metafizik alana uygulamanız doğru değildir diye eleştiriyordu. Gazali,
filozofları metafizik alanda doğruları keşfetmeye çalışılmasını, yorum
yapmalarını eleştirdi. Gazali, bilimsel alandaki bilgilerin dini alana
taşınmasına karşı çıkar. Gazali, bilim düşmanı değildi, felsefe düşmanı değildi
ama belli bir felsefi anlayışın karşısında olup ona muhalefet ediyordu” dedi.
Program
Rektör Yardımcımız Prof. Dr. Mehmet Başalan’ın, Prof. Dr. Şamil Öçal’a plaket vermesi
ile sona erdi.





