26 Nisan 2019

2019 Fuat Sezgin Yılı etkinlikleri 14: Prof. Dr. Şamil Öçal Üniversitemize Konuk Oldu


2019 Fuat Sezgin Yılı etkinlikleri kapsamında Üniversitemizde “Bilim ve Felsefenin Seyri İslam Düşünce Tarihinde Gazali Sonrası” konulu konferans düzenlendi. Konferansa konuşmacı olarak Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şamil Öçal katıldı. Nurettin Topçu Konferans Salonunda gerçekleşen konferansa Rektör Yardımcımız Prof. Dr. Mehmet Başalan, akademik ve idari personelimiz ile öğrencilerimiz katıldı.

Konferansın açılış konuşmasını Rektör Yardımcımız Prof. Dr. Mehmet Başalan yaptı. Konuşmanın ardından Türkçe Eğitimi Anabilim Dalı öğrencileri tarafından İslam Bilim Felsefecileri Oratoryosu sergilendi.

Filozoflar Aynı Zamanda Bilim İnsanlarıdır

Bilim ile felsefenin birbirinden bağımsız olmadığını ve aynı tarihlerde ortaya çıktığını belirten Prof. Dr. Şamil Öçal, “Bilimin ortaya çıkışıyla felsefenin ortaya çıkışı aynı tarihe rastlar. Yani ilk bilim adamı olan Thales, aynı zamanda ilk filozoftur. Orta çağa kadar bilimle felsefe iç içedir. Bilim adamıyla filozof aynı kişidir. Felsefe denildiğinde bilimleri de kapsayan bir alan anlaşılır.  Batıda bilimsel ilerlemeden bahsediyorsak, bunun altında felsefenin yattığından bahsedebiliriz. Felsefe, zihinleri bilime hazır hal getirir. İbni Sina, Farabi sadece filozof değil, aynı zamanda bilim insanlarıdır. Bilimin ilerlemesinde filozofların çok büyük katkısı vardır” diye konuştu.

İslam Medeniyeti Asla Dışa Kapalı Bir Medeniyet Değildir

Kendini diğer medeniyetlerden soyutlayan medeniyetlerin, tükenmeye mahkûm olduğunu söyleyen Prof. Dr. Öçal, “Müslümanların bilimi Yunanlardan aldığı doğrudur ama bu “alım” işinin kendisi bile çok önemlidir. Çünkü İslam medeniyeti, asla kapalı bir medeniyet olmamıştır. Yani dışa kapalı, kendi içerisinde, kendi kendine yeteceğini düşünen bir medeniyet değildir çünkü, böyle medeniyetler çabuk tükenmeye mahkumdurlar. İslam medeniyeti, bu nedenle başka kültürlere açılmıştır. Yunan medeniyetine, İran medeniyetine, Hindistan medeniyetine açılmış ve oradaki tüm kültürel ve bilimsel faaliyetleri talip ederek buradaki eserleri tercüme ederek, içselleştirmiştir. Dolayısıyla, Müslümanların aldıkları bilim, aslında Müslümanlara dayatılan bir zihniyet değildi. Yani, bu durumda biz buna “alma” değil, onu tebellüğ etme süreci olarak kabul ediyoruz” şeklinde konuştu.

 

Gazali, Felsefi Anlayışa Muhalefet Ediyordu

Gazali’ye ve Gazali’nin düşüncelerinin bir dönüm noktası olmasının nedenine değinen Prof. Dr. Öçal, “Gazali, asırlar sonrasında bile etkisini sürdüren ve İslam dünyasında en çok okunan düşünürlerden biridir. Gazali’yi bir dönüm noktası olarak almamızın sebebi, felsefi düşünceye ket vurması, filozofları eleştirmesidir. Bu eleştirilerin de İslam dünyasında düşüncesinin yönünü değiştirdiği, bilim ve felsefeye olan ilgiyi azalttığı yönünde Gazali’ye eleştiriler yöneltilmiş olmasıdır. Gazali, İslami bilimlere olan ilgi azalıyor diye filozofları eleştiren Tehafütü’l Felasife adlı bir kitap yazdı. Gazalinin amacı, salt felsefeyi eleştirmek değil İslam dünyasında ortaya çıkan bir tehlikeyi bertaraf etmekti. Bu tehlike, Batinilikti. Gazali, filozofları eleştirmekle, Batinilik tehlikesini de ortadan kaldıracağını düşünüyordu. Bu yüzden Gazali, kendisine hedef olarak Batiniliği ve filozofları seçti ve görüşlerini eleştirdi. Burada şöyle bir ayrıntı var: Gazali, filozofların tüm düşüncülerini eleştirmiyordu, onların yöntemlerine karşı çıkıyordu. Bilimsel çalışmalarında haklılıklarını kabul ediyordu fakat, bu doğrularınızı gelip de metafizik alana uygulamanız doğru değildir diye eleştiriyordu. Gazali, filozofları metafizik alanda doğruları keşfetmeye çalışılmasını, yorum yapmalarını eleştirdi. Gazali, bilimsel alandaki bilgilerin dini alana taşınmasına karşı çıkar. Gazali, bilim düşmanı değildi, felsefe düşmanı değildi ama belli bir felsefi anlayışın karşısında olup ona muhalefet ediyordu” dedi.

Program Rektör Yardımcımız Prof. Dr. Mehmet Başalan’ın, Prof. Dr. Şamil Öçal’a plaket vermesi ile sona erdi.