
Üniversitemiz
Bilim ve Sanat Topluluğu tarafından “Mülteciler ve Tercümanlık Faaliyetleri”
konulu konferans düzenlendi. Konferansa konuşmacı olarak Sahipkıran Stratejik
Araştırmalar Merkezi Başkanı Mesut Emre Karaköse, Üniversitemiz mezun
öğrencilerimizden Adecco İnsan Kaynakları Proje Danışmanı Ahmet Aslan ve
Türkiye Kızılay Derneği Takım Lideri Yakup Hüsame Köse katıldı.
Konuşmasına
Türkiye’nin neden yoğun göç aldığı sorusuyla başlayan Sahipkıran Stratejik
Araştırmalar Merkezi Başkanı Mesut Emre Karaköse, “Malum olduğu üzere ülkemiz
göç yolları üzerinde bulunuyor. Dolayısıyla bölgesindeki istikrarsızlıklardan
tarih boyunca Anadolu coğrafyası çok yakından etkilenmiş. Devamlı göç alan bir
ülke pozisyonunda olmuş. Dolayısıyla iç siyaset gereği bazen bu mülteci
politikasını başka yerlere çekmek isteyenler farklı bir algı oluştursa da
Türkiye’nin Ortadoğu bölgesiyle tarihi ve coğrafi yakınlığı çok daha eskiye
yani yüzyıllarca ötesine gidiyor. İç karışıklıklar, etnik çatışmalar, mezhep
çatışmaları, totaliter rejimler, rejim baskısı… Neticede 2011 yılına kadar
gelen süreç 2011’de Arap Baharı olarak tanımlanan bir süreçle bir patlama
noktasına geldi. Ardından bazı Arap ülkelerinde devrimler yaşandı. Yeni
yönetimler iş başına geldi. Suriye’de ise 2011’in Mart’ında olaylar başlamakla
birlikte çok değişik bir hal aldı. Dünyanın bütün egemen devletleri Suriye
sahasında varlık gösterdiler. Tabi bu yaşanan istikrarsızlık hadiselerinden
Suriye’nin komşu ülkeleri yoğun şekilde etkilendiler ama en yoğun göçü Türkiye
Cumhuriyeti aldı. Hem en uzun kara
sınırına sahip olduğu için hem de Ortadoğu’nun diğer devletlerine göre daha
istikrarlı bir halde oldukları için Türkiye resmi rakamlara göre 3,5 milyon göç
aldı” diye belirtti.
Türkiye’deki
göçmen sayısına değinen ve göç edenlerin yaşadıkları sorunlar için ne gibi
çözümler üretilmesine de değinen Karaköse, “4 milyona yakın bir göçmen
nüfusundan bahsedilebilir. Bu nüfusun hem entegrasyonunda hem adaptasyonunda
hem de kendi içlerinde sosyal hayatlarının, ekonomik hayatlarının, aile
hayatlarının devamlarında bazı sorunları var. Bunlara daha kalıcı çözümler
bulamak adına devletin bundan sonra planlama yapması için akademinin de sivil
toplum örgütlerinin de katılımıyla çalıştaylar yapması gerekiyor ama bu sorunun
kalıcı çözümü Suriyelilerin geri dönüşüdür. Hem iç kamuoyunu rahatlatacak hem
de kendilerinin büyük oranda istedikleri özellikle belli bir yaşın
üstündekilerin asli olarak vatanlarına geri dönüşüdür. Bu işinde kalıcı çözümü
de geri dönüştür. Bir savaşın bir ateşin ortasına onları atmak bir çözüm değil.
Suriye sahası istikrarlı bir hale geldikten sonra insanların gönüllüğü esas
alınarak teşvik edilerek güvenli ve gönüllü bir geri dönüşümden bahsedebiliriz.
Sizlere büyük bir istihdam alanı açılmış oluyor. Milyonlara ulaşmış olan bir
kitle Arapça konuşuyor ya da Farsça konuşanlar da var. Sizler için kamu kurumlarında ya da sivil
toplumda, akademide geniş bir alan açılmış oluyor. Bunu değerlendireceksiniz.
Arkadaşlarımız da buna ilişkin ipuçları verecek” şeklinde konuştu.
Karaköse’nin
ardından Adecco İnsan Kaynakları Proje Danışmanı Ahmet Aslan konuşma yaptı. Konuşmasına
Mütercim ve Tercümanlık öğrencilerine kariyer geçmişini ve başarısını anlatarak
başladı. Öğrencilere kariyerlerinde iyi bir noktaya gelebilmeleri için mezun
olmadan önce yapmaları gerekenleri sıralayan Aslan: “Arapça ya da Farsça dil
seviyeniz iyi bir derecede olduğu zaman inanılmaz derecede iş piyasası var
sizin için. İsteyince her şey oluyor.
Size neden kendimden örnek veriyorum? Gerçekleri size aktarmak istiyorum.
Kızılay Kariyeri ilk kuran benim arkadaşlar. İlanları ben açıyor,
değerlendirmeleri ben yapıyordum. Yarın farklı bir kariyer sitesini siz
kuracaksınız, siz yöneteceksiniz. YDS puanlarınızı bu sıralardayken alın.
Yapacaklarınızı mezuniyet sonrasına bırakmamalısınız. İşsizlik psikolojisine
bürünmemelisiniz aksi takdirde hem kendinizi hem de dilinizi bitirirsiniz.
Hayatınıza yaptığınız her şey size kariyer olarak geri dönüyor” şeklinde
konuştu.
Türkiye
Kızılay Derneği Takım Lideri Yakup Hüsame Köse de Mütercim ve Tercümanlık
öğrencilerine dil öğrenmenin avantaj olduğunu belirterek: “Ben bir dil
eğitimcisi değilim ama bir şekilde hem Arapçayı hem İngilizceyi öğrendim ve
kariyerimde kendi hayatımı bunlarla kazanmaya başladım. Dil öğrenim süreci, pek
çok bilimsel araştırmayla da kanıtlanmış bir olgu. Dil sosyal bir araç ama
öğrenimi bireysel bir süreç” dedi.
Konferans
plaket takdimi ve fotoğraf çekimi ile sona erdi.





