58. Kütüphane Haftası dolayısıyla
Üniversitemiz Kütüphane ve Dokümantasyon Dairesi Başkanlığı tarafından
düzenlenen etkinlikler, “Yaşayan Kütüphaneler ile Yaşayan Toplum” konulu
konferans ile başladı. Merkezi Derslikler binasında yapılan konferansa Rektör Yardımcımız
Prof. Dr. Mehmet Başalan, Genel Sekreter Yardımcımız Behçet Canöz, akademik ve
idari personelimiz ile öğrencilerimiz katıldı.
Saygı Duruşu ve İstiklal Marşı
ile başlayan programda kütüphanelerin tanıtımı için hazırlanan “Halk Kütüphanem
İçin Söyle” videosu izlendi.
Benzer bir sunumu üç yıl önce
Üniversitemizin konuğu olarak yaptığını ve bugün Üniversitemizin ailesinin bir
üyesi olarak yapmakta olduğunu söyleyerek sözlerine başlayan Keskin Meslek
Yüksekokulu Yönetim ve Organizasyon Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erol Yılmaz,
“Kütüphane ve kütüphanecilik konusu aslında ülkemizde bütün zamanların en büyük
problemlerinden birisidir. Yakın zamanlarda Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde
açılan Millet Kütüphanesi’nin önemli gelişmeler arasında olduğunu görüyoruz
ancak bu gelişmelerin sistematik olarak devam edip etmeyeceğini yani
sürdürebilirliğini zaman gösterecektir. Bu anlamda yaşayan kütüphaneler ve
kütüphanecilik hakkında ne kadar konuşsak gerekli ve yerindedir. Kütüphaneler
ve kütüphanecilik konusu ve genel anlamda kütüphane kültürü, bizim ülke olarak
derin eksiklik tanımlarımızdan birisidir. Buna bağlı olarak kütüphane hakkında
herkes her şeyi biliyor diyebiliriz. Millet olarak enteresan bir özelliğimiz
var; her şeyi biliyoruz ve kütüphane konusunda da her şeyi biliyoruz. Ama
mesela evimizdeki iki raflık üç raflık kitaplıklara kütüphane diyoruz. Oysa
kütüphane bir sistemin, üstelik büyük bir sistemin adıdır. Bu ay kütüphane
haftası vesilesiyle bahsedilen dergilerden bir tanesindeki denemenin başlığı
‘Kütüphane; Herkesin Bildiği Kimsenin Bilmediği’ idi. Kütüphane
dediğimizde herkes bir şeyler söylüyor ama genellikle gerçekte ne olduğuna dair
çok sağlam bilgiler çıkmıyor. Evimizde; üç ya da beş rafta, 300-500 kitabın
bulunduğu kitaplığa biz kütüphane diyoruz ne yazık ki. Aslında öyle değil.
Kütüphaneyi, ‘bilgi kaynaklarını çeşitli yollarla sağlayarak uluslararası
standartlar ve yöntemler çerçevesinde düzenleyen ve hizmete sunan bir eğitim ve
kültür kurumu’ diye tanımlayabiliriz. Benzer bir tanımda da çeşitli
formatlardaki bilgi, kültür ve sanat ürünlerini düzenlemek ve akabinde bunlara
ihtiyaç duyan bireyleri tabanında bir araya getiren bir üçgene benzetebiliriz.
Bütün zamanlara yönelik böyle bir tanımlama yapabiliriz. Kütüphane sisteminde
temel amaç; bireylerin gereksinim duyduğu bilgilere erişmelerini ve bunları
kullanmalarını mümkün kılacak faaliyetlerde bulunmaktır. En temel amacı olarak
bunu söyleyebiliriz. Temel klasik işlevleri de bilgi kaynaklarını muhafaza
etmek, eğitim, araştırma ve serbest zamanları değerlendirmektir. Sosyalleşme
konusu işlev boyutuyla biraz daha yakın zamanlarda öne çıkmaya başladı.”
şeklinde konuştu.
Kütüphaneleri oluşturan temel
unsurlardan ve kütüphane türlerinden bahseden Prof. Dr. Erol Yılmaz, “Kütüphaneleri
oluşturan beş temel unsur vardır. Bunlardan herhangi biri olmadığında biz o
sisteme kütüphane diyemiyoruz. Bu anlamda her bir unsur olmazsa olmaz değer
taşıyor. Personel, kullanıcı, koleksiyon, bina ve bütçe diye tanımladığımız bu
unsurların var olduğu yaklaşık yirmi üniversitemizden on bir tanesinde öğrenci
yetiştiriliyor. Lisans düzeyinde bilgi ve belge yönetimi bölümlerinden mezun
olan kütüphaneciler olmazsa olmaz unsurdur. Kütüphaneleri ileriye taşıyabilecek
pozisyon ve donanımda kütüphanecilerin bu sistemin en temel unsuru olduğunu
söylemek durumundayız. Dünyanın bütün gelişmiş ülkelerinde altı tür kütüphane
söz konusudur. Ülkemizde de bunların her birinin örneği var. Bu altı tür
içerisinde özellikle şu ayrıntı önemli; çocuk kütüphaneleri birçok gelişmiş
ülkede olduğu gibi bizim ülkemizde de hem bağımsız olarak hem de halk
kütüphaneleri içerisinde bir bölüm olarak yapılandırılabiliyor.” dedi.
Halk kütüphanelerinin en temel
yaşayan kütüphaneler olduğunu söyleyen Prof. Dr. Erol Yılmaz, “Yaşayan
kütüphaneleri en güzel şekilde resmedebilecek tür olarak aslında bu bahsettiğim
altı türde de yaşayan kütüphane modelini uygulamak mümkün. Ama en çok toplumun
bütün kesimlerine dokunan halk kütüphanelerini söyleyebiliriz. Bu anlamda halk
kütüphanelerini; bilgi, kültür, eğitim ve sanat ürünlerini yaş, cinsiyet, ırk
gibi herhangi bir ayrım gözetmeksizin ücretsiz olarak hizmete sunan eğitim ve
kültür kurumu olarak tanımlayabiliriz.” şeklinde konuştu.
Eğitim sistemimizde
kütüphanelerin herhangi bir aşamasında merkezi konumda olmadığını söyleyen Prof.
Dr. Erol Yılmaz, “En temel engel bu. Böyle olunca da tabii hem millet hem
devlet nezdinde atıl kurumlar olarak karşımıza çıkıyor. Başta halk, okul ve
çocuk kütüphaneleri olmak üzere bütün türlerde de çok büyük eksikliklerimiz
var. En şanslılar ve en iyiler üniversite kütüphaneleri. Üniversiteyi bir
ülkenin kalkınması, gelişmesi noktasında en önemli kurumlar olarak düşünürsek
üniversite kütüphanelerimiz diğer beş türe göre çok çok iyi. Örneğin biz
üniversite kütüphanesi konusunda şanslı üniversitelerden biriyiz. Orda da Rektör
Hocamız ve Rektör Yardımcılarımızın bu konuda duyarlılıkları söz konusu.” diye
konuştu.
Program, Genel Sekreter
Yardımcımız Behçet Canöz tarafından Prof. Dr. Erol Yılmaz’a hediye takdimi ile
sona erdi.

