28 Mart 2022

“Yaşayan Kütüphaneler ile Yaşayan Toplum” Konferansı

   58. Kütüphane Haftası dolayısıyla Üniversitemiz Kütüphane ve Dokümantasyon Dairesi Başkanlığı tarafından düzenlenen etkinlikler, “Yaşayan Kütüphaneler ile Yaşayan Toplum” konulu konferans ile başladı. Merkezi Derslikler binasında yapılan konferansa Rektör Yardımcımız Prof. Dr. Mehmet Başalan, Genel Sekreter Yardımcımız Behçet Canöz, akademik ve idari personelimiz ile öğrencilerimiz katıldı. 

  Saygı Duruşu ve İstiklal Marşı ile başlayan programda kütüphanelerin tanıtımı için hazırlanan “Halk Kütüphanem İçin Söyle” videosu izlendi.

  Benzer bir sunumu üç yıl önce Üniversitemizin konuğu olarak yaptığını ve bugün Üniversitemizin ailesinin bir üyesi olarak yapmakta olduğunu söyleyerek sözlerine başlayan Keskin Meslek Yüksekokulu Yönetim ve Organizasyon Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erol Yılmaz, “Kütüphane ve kütüphanecilik konusu aslında ülkemizde bütün zamanların en büyük problemlerinden birisidir. Yakın zamanlarda Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde açılan Millet Kütüphanesi’nin önemli gelişmeler arasında olduğunu görüyoruz ancak bu gelişmelerin sistematik olarak devam edip etmeyeceğini yani sürdürebilirliğini zaman gösterecektir. Bu anlamda yaşayan kütüphaneler ve kütüphanecilik hakkında ne kadar konuşsak gerekli ve yerindedir. Kütüphaneler ve kütüphanecilik konusu ve genel anlamda kütüphane kültürü, bizim ülke olarak derin eksiklik tanımlarımızdan birisidir. Buna bağlı olarak kütüphane hakkında herkes her şeyi biliyor diyebiliriz. Millet olarak enteresan bir özelliğimiz var; her şeyi biliyoruz ve kütüphane konusunda da her şeyi biliyoruz. Ama mesela evimizdeki iki raflık üç raflık kitaplıklara kütüphane diyoruz. Oysa kütüphane bir sistemin, üstelik büyük bir sistemin adıdır. Bu ay kütüphane haftası vesilesiyle bahsedilen dergilerden bir tanesindeki denemenin başlığı ‘Kütüphane; Herkesin Bildiği Kimsenin Bilmediği’ idi.  Kütüphane dediğimizde herkes bir şeyler söylüyor ama genellikle gerçekte ne olduğuna dair çok sağlam bilgiler çıkmıyor. Evimizde; üç ya da beş rafta, 300-500 kitabın bulunduğu kitaplığa biz kütüphane diyoruz ne yazık ki. Aslında öyle değil. Kütüphaneyi, ‘bilgi kaynaklarını çeşitli yollarla sağlayarak uluslararası standartlar ve yöntemler çerçevesinde düzenleyen ve hizmete sunan bir eğitim ve kültür kurumu’ diye tanımlayabiliriz. Benzer bir tanımda da çeşitli formatlardaki bilgi, kültür ve sanat ürünlerini düzenlemek ve akabinde bunlara ihtiyaç duyan bireyleri tabanında bir araya getiren bir üçgene benzetebiliriz. Bütün zamanlara yönelik böyle bir tanımlama yapabiliriz. Kütüphane sisteminde temel amaç; bireylerin gereksinim duyduğu bilgilere erişmelerini ve bunları kullanmalarını mümkün kılacak faaliyetlerde bulunmaktır. En temel amacı olarak bunu söyleyebiliriz. Temel klasik işlevleri de bilgi kaynaklarını muhafaza etmek, eğitim, araştırma ve serbest zamanları değerlendirmektir. Sosyalleşme konusu işlev boyutuyla biraz daha yakın zamanlarda öne çıkmaya başladı.” şeklinde konuştu.

  Kütüphaneleri oluşturan temel unsurlardan ve kütüphane türlerinden bahseden Prof. Dr. Erol Yılmaz, “Kütüphaneleri oluşturan beş temel unsur vardır. Bunlardan herhangi biri olmadığında biz o sisteme kütüphane diyemiyoruz. Bu anlamda her bir unsur olmazsa olmaz değer taşıyor. Personel, kullanıcı, koleksiyon, bina ve bütçe diye tanımladığımız bu unsurların var olduğu yaklaşık yirmi üniversitemizden on bir tanesinde öğrenci yetiştiriliyor. Lisans düzeyinde bilgi ve belge yönetimi bölümlerinden mezun olan kütüphaneciler olmazsa olmaz unsurdur. Kütüphaneleri ileriye taşıyabilecek pozisyon ve donanımda kütüphanecilerin bu sistemin en temel unsuru olduğunu söylemek durumundayız. Dünyanın bütün gelişmiş ülkelerinde altı tür kütüphane söz konusudur. Ülkemizde de bunların her birinin örneği var. Bu altı tür içerisinde özellikle şu ayrıntı önemli; çocuk kütüphaneleri birçok gelişmiş ülkede olduğu gibi bizim ülkemizde de hem bağımsız olarak hem de halk kütüphaneleri içerisinde bir bölüm olarak yapılandırılabiliyor.” dedi.

  Halk kütüphanelerinin en temel yaşayan kütüphaneler olduğunu söyleyen Prof. Dr. Erol Yılmaz, “Yaşayan kütüphaneleri en güzel şekilde resmedebilecek tür olarak aslında bu bahsettiğim altı türde de yaşayan kütüphane modelini uygulamak mümkün. Ama en çok toplumun bütün kesimlerine dokunan halk kütüphanelerini söyleyebiliriz. Bu anlamda halk kütüphanelerini; bilgi, kültür, eğitim ve sanat ürünlerini yaş, cinsiyet, ırk gibi herhangi bir ayrım gözetmeksizin ücretsiz olarak hizmete sunan eğitim ve kültür kurumu olarak tanımlayabiliriz.” şeklinde konuştu.

  Eğitim sistemimizde kütüphanelerin herhangi bir aşamasında merkezi konumda olmadığını söyleyen Prof. Dr. Erol Yılmaz, “En temel engel bu. Böyle olunca da tabii hem millet hem devlet nezdinde atıl kurumlar olarak karşımıza çıkıyor. Başta halk, okul ve çocuk kütüphaneleri olmak üzere bütün türlerde de çok büyük eksikliklerimiz var. En şanslılar ve en iyiler üniversite kütüphaneleri. Üniversiteyi bir ülkenin kalkınması, gelişmesi noktasında en önemli kurumlar olarak düşünürsek üniversite kütüphanelerimiz diğer beş türe göre çok çok iyi. Örneğin biz üniversite kütüphanesi konusunda şanslı üniversitelerden biriyiz. Orda da Rektör Hocamız ve Rektör Yardımcılarımızın bu konuda duyarlılıkları söz konusu.” diye konuştu.

  Program, Genel Sekreter Yardımcımız Behçet Canöz tarafından Prof. Dr. Erol Yılmaz’a hediye takdimi ile sona erdi.