01 Nisan 2022

Prof. Dr. Halis Albayrak, İslami İlimler Fakültesi Öğrencilerimizle Bir Araya Geldi

   Üniversitemiz İslami İlimler Fakültesi ve İlahiyat Topluluğu tarafından Yahya Kemal Konferans Salonu’nda ‘İlahiyatta Bilim, Düşünce, İdeoloji ve Teoloji’ konulu konferans düzenlendi. Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Halis Albayrak’ın konuşmacı olarak yer aldığı etkinliğe İslami İlimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mevlüt Erten, öğrencilerimiz, akademik ve idari personelimiz katıldı.

 

   Programın açılış konuşmasını yapan İslami İlimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mevlüt Erten, “Halis Hocam, kendisinden çok şey öğrendiğimiz, Kuran’ı anlamamızı, nasıl okumamız gerektiğini bize öğreten alanın duayenlerinden bir hocamızdır. Bizi kırmayıp davetimizi kabul ettiği için öğrencilerimiz ve fakültem adına Halis Hocama teşekkür ediyorum” dedi.

Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Halis Albayrak, İlahiyat Fakültelerinin Türkiye’de çağdaş bilimsel faaliyetlerin yürütüldüğü kurumlar olarak tarihinin çok yeni olduğunu belirterek, “1949 yılında başlayan bu süreç, benim için emekleme aşamasındadır. Çünkü kurumsal yapılar insanlar gibi 70-80 sene de olgunlaşmaz, gelişimini tamamlamaz. O bakımdan kurumların yaşının mazinin derinliklerine doğru gitmesi gerekir. İlahiyat, üniversitenin içinde yer alıyor ve üniversitenin temel görevi de bilimsel bilgi üretmektir. İlahiyatta bilimsel bilgi nasıl oluyor olabilir mi? Böyle bir imkan var mı? İlahiyat alanında bilimsel bilgi üretmenin imkânını hala ilahiyat camiasında tartışan hocalarımız, yetişmiş insan gücümüz var. Bilimsel çalışmaların mümkün olup olmadığı tartışmalı olarak hala duruyor. Bana göre yapılmalı ve yapılıyor da. Bunun örnekleri de var” dedi.

 

   Geçmişte üretilen bilginin bugünkü ihtiyaçlara cevap veremeyeceğini, çağımızın koşullarının mutlaka dikkate alınması gerektiğini belirten Prof. Dr. Halis Albayrak, “Müslüman dünyasının mazisinde kurucu âlimlerin yaşadığı dönemlerden başlayarak bilgiye doğru bir yöneliş ve çeşitli alanlarda bilgi üretim süreçleri yaşanmaktadır. Geleneksel dönemde, bu bilgi üretim süreçlerimizde özellikle kelamda ve fıkıhta ortaya koyulan performans,  hareket noktasını vahiyden ve Kuran’dan alan epistemik bir çerçevede idi. Bunun dışa açılan yönü de elbette vardı. Tarihte kendi geleneğimize özgü bilgi alanları da oluşturduk. Bu bilgiler,  çağın ihtiyaçlarına ve meydan okumalarına, o çağdaki insanların beklentilerine, dünyanın bilgi ve tecrübe ufkuna, kültürel algılara, evren tasavvuruna vs. dayalı olarak üretilmiş bilgilerdir. Bugün bu kurumlarda o ulemanın nelerle uğraştıklarını, ne tür sorunları tartıştıklarını öğrenmeye, öğretmeye ve kavramaya çalışıyoruz.  Ancak bugün bazı zihinler geçmişte üretilen o bilginin bugünkü sorunlarımızı çözmesini bekliyor. Asırlarca bekleseniz de çözülmez. O zaman yeni bilgi üretim süreçlerine, paradigmatik olarak bir değişime gitmek zorunludur. Zaten modern dönemde Müslüman zihinlerin ve beyinlerin, eğitimli kesimlerin problem alanı olarak seçtikleri alan da budur. Ne yapacağız? Evrensel ölçekteki bu yeni duruma, sosyal hayatın icap ve gerekliliklerine, ekonomik, kültürel, siyasal hayatın meydan okumalarına ne cevap üreteceğiz? Fıkıh cevap üretiyordu. Kelam da bizim Allah’ın evren ve insanla olan ilişkisini irdeliyor ve yorumlamalar yapıyordu. O yorumlamalar tarihidir ve  döneminin ufkuyla ilgilidir. O çağın insanları, âlimleri kendi çağlarının ve toplumlarının sorumluluğunu üstlenmişlerdir. Duymuş oldukları sorumluluk hissine dayalı olarak, bunu bir görev bilerek kelami ve fıkhi yorumlamalar yaptılar. Dönemin insanının önünü açtılar ve zaman içerisinde onlara bir bilgi imkânı, hazır bir takım formülasyonlar sundular.  Bir ihtiyaca cevap verdiler. Bugünün ilahiyatçıları olarak bu görevi yerine getiremiyoruz. Çünkü eski araçlarla yeni şeyler üretmeye çalışıyoruz. Araçlar, algılar, tanımlar kadim iken ürettiğimizin cedit olmasının imkânı yok. Maalesef kağnı arabasıyla uzaya gitmeyi deneyebilecek derecede naif bakış açısına sahip olabilen pek çok insanımız var. Bu çağın sorumluluğunu alıp, bu çağın insanı ve mümini olmalıyız. Ben, Gazali’nin yaşadığı dönemin mümini olamam. Hiçbiriniz olamazsınız. Teknik konularda araçları kullanıyoruz da iş entelektüel konulardaki araçları üretmeye ve onları kullanarak yeni ufuklara doğru yürümeye gelince yapmıyoruz. Bilim olarak paradigmatik dönüşüme ihtiyaç var. Yani evrensel nitelikli olmak zorundayız” şeklinde konuştu.

 

   Öğrencilerimize tavsiyelerde bulunan Prof. Dr. Halis Albayrak, “Bir görev yapıyorsak, bir alanı seçmişsek o alanın hakkını vermeliyiz sevgili gençler. Emek vermek istediğiniz alanın gerekliliklerini yerine getirmelisiniz. Çünkü her bir varlık alanının iç gerçekliği vardır. Suyun iç gerçekliği sıvı olmaktır, şişenin gerçekliği katı olmaktır. Şişe masanın üstünde durur ancak suyu masanın üzerine döksek akar, yayılır. Çünkü kanunu, yasası, mahiyeti o şekildedir. Sosyal hayatın, bilim ve düşünce hayatının, her ayrı alanın icaplarını buna göre düşünün. Yani kelamın, fıkıhın, bilimin icabı farklıdır” dedi.

 

   Program, İslami İlimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mevlüt Erten’in,  Prof. Dr. Halis Albayrak’a teşekkür etmesi ve plaket vermesi ile sona erdi.