Üniversitemiz Hukuk Fakültesinde 27
Mayıs 1960 darbesinin yıldönümü münasebetiyle Dr. Öğr. Üyesi Adnan Küçük
tarafından ‘Türkiye'de Darbeler ve 15 Temmuz’ konulu konferans verildi. Kocatepe
salonunda yapılan etkinliğe akademik ve idari personelimiz ile öğrencilerimiz
katıldı.
Ülkemizde ve dünyada yaşanan darbelerden
örnekler veren Dr. Öğr. Üyesi Adnan Küçük, “Demokrasilerde asıl olan, -askeri
bürokrasi de dâhil olmak üzere- atanmışların, demokratik usullerle seçilmiş
olanların iradesine tabi olmasıdır. Fakat bazı ülkelerde, askeri bürokrasi
“kurtarıcı” pozisyonunu üstlenerek, askeri müdahaleler yapabilmektedir. Bazı
ülkelerde askeri darbeler salt iç dinamikler neticesinde, güç mücadelesinde
askerlerin galip gelmesi yoluyla ortaya çıkmaktadır. Osmanlı Devletinde Sultan
Abdülaziz ve Beşinci Murat’ın hal edilmeleri buna en bariz misalleri teşkil etmektedir.
Bazı ülkelerde ise darbeler, harici ve dâhili dinamiklerin birlikte
organizasyonu şeklinde gerçekleşmektedir. Latin Amerika Ülkelerinde 1960-1980’li
yıllarda, Güney Kore’de 1960-1970’li yıllarda, Türkiye’de 27 Mayıs 1960 ve 12
Eylül 1980 doğrudan darbeler, 15 Temmuz 2016 ihanet kalkışması, 12 Mart 1971
muhtırası, 28 Şubat post-modern darbesi bunun bazı örneklerindendir. Başarısız
olan diğer bazı darbe teşebbüsleri ile gün yüzüne çıkan ya da çıkmayan
cuntalaşma faaliyetleri de bunlara ilave edilebilir” dedi.
Dr. Öğr. Üyesi Adnan Küçük, Milletimizin
15 Temmuz ihanet kalkışmasını canı pahasına kahramanca engellediğini belirterek,
“Demokrasiyi darbeler olmaksızın yaşatmanın ön şartı, halkın demokratik Cumhuriyete
sahip çıkması, sistemin ve rejimin mutlak sahibi olmasıdır. Halk bu iradesini
bilinçli ve fiili olarak ortaya koyduğunda, demokratik Cumhuriyet selamette
olabilecektir. Darbecilerin en belirgin özelliği,
sistemi ve rejimi “halktan uzak tutarak” kendileri bizzat sahiplenmeleri ve
kendilerini koruyucu ve kurtarıcı olarak görmeleri, toplumun etkili
kesimlerinden de güçlü şekilde destek almalarıdır. Darbeci vesayet odakları demokrasisiz
Cumhuriyeti halka karşı korumak adına darbeleri yapmakta, anayasal düzeni halka
rağmen tesis etmektedirler. 27 Mayıs 1960’da, 12
Mart 1971’de, 12 Eylül 1980’de, 28 Şubat 1997’de etkin bir şekilde sesini
çıkarmayan Türk halkı, 15 Temmuz 2016 günü gerçekleştirilen ihanet kalkışmasını
canı pahasına engellemiştir. 15 Temmuzda yaşananlar, Dünya Demokrasi tarihinde
emsaline rastlanamayacak bir hadisedir. Kahraman Türk Milleri, 15 Temmuz gecesi
her türlü dâhili ve harici planları güçlü elinin tersiyle iterek, paçavra gibi
çöpe atarak, demokratik Cumhuriyete sahip çıkmıştır. Ben o gece önce Kızılay meydanında sonra
da Genelkurmay Başkanlığının önündeydim. Darbecilere karşı canımızı ortaya
koyarak mücadele ettik. O gece benim hayatımda en lezzetli hatırası olan bir
gecedir. Kükremiş ruh halini ortaya koyan kahraman Türk milletinin o ruh
coşkusu ile bütünleşen ruhumuzla, korku nedir bilmeksizin, o gecede ihanet
kalkışmasının engellenmesine katkı sağlamaya çalıştık. 15 Temmuz gecesi ve devam eden günlerde
Halkımız, “sahipsiz olan
demokrasinin, demokratik Cumhuriyetin, darbelerle, devrimlerle, işgallerle
yıkılması haktır; biz Türk halkı olarak sahip çıkarsak, dâhili ve harici hiçbir
güç, demokrasimizi, demokratik cumhuriyetimizi yıkamayacak, vatanımızı işgal
edemeyecektir” şeklindeki sözün gereğini layıkıyla yerine
getirmiştir. Yani halkımız demokrasisine, cumhuriyetine, vatanına sımsıkı bir
şekilde sahip çıkarak, FETÖ’cü işgale mani olmuştur.15 Temmuz bu milletin
tarihte emsali olmayan ve olmayacak şekilde demokratik sisteme sahip çıkması
hadisesidir. Bu açıdan, 15 Temmuz demokrasi tarihimizin en önemli evresini
oluşturmaktadır” dedi.

