Üniversitemiz İslami İlimler Fakültesi, İslam Ülkeleri
Uygulama ve Araştırma Merkezi, Azerbaycan İlahiyat İnstitutu,
Endonezya Sunan Kalijaga Yogyakarta Devlet İslam Üniversitesi ve Azerbaycan
Manevi Değerlerin Tebliği Fondu iş birliğiyle düzenlenen ll. Uluslararası İslam
Medeniyetinde Birlikte Yaşama Tecrübesi Sempozyumu, 05-07 Ekim tarihleri
Üniversitemiz ev sahipliğinde yapıldı.
Sempozyumun
açılış törenine Azerbaycan Din İşleri Komitesi Bakan Yardımcısı Dr. Seyyad
Salahlı, Kırıkkale Belediye Başkan Vekili Halil Danacı, Rektörümüz Prof. Dr.
Ersan Aslan, Azerbaycan İlahiyat İnstitutu Rektörü Doç. Dr. Akil
Şirinov ve Yardımcısı Doç. Dr. Mirniyaz Mursalov, Rektör Yardımcımız
Prof. Dr. Mehmet Başalan, Manevi Değerlerin Tebliği Fondu Başkanı Dr.
Mehman Ismayılov ve Yardımcısı Hatem Gülmemmedov ile Fond Baş Danışmanı Aynur
Süleymanlı, İslami İlimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mevlüt Erten ve
Yardımcısı Doç. Dr. Adem Yıldırım, İslam Ülkeleri Uygulama ve Araştırma Merkezi
Başkanı Prof. Dr. Zekeriya Akman, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sönmez Kutlu, Prof. Dr. Şahin Ahmetoğlu, Endonezya
Sunan KalijagaYogyakarta İslam Üniversitesi'nden Prof. Dr. Moh. Pribadi, Doç.
Dr. Jarot Wahyudi ve Doç. Dr. Witrani İndra, Azerbaycan
İlahiyat İnstitutu Dış İlişkiler Baş Uzmanı Şahin Elesgerov, Yahşihan
Belediye Başkanı Osman Türkyılmaz, İstanbul Ticaret Odası Meclis Üyesi Musab Şevket
Aydın, girişimci Mehmet Köksal, dekanlarımız, meslek yüksekokulu müdürlerimiz,
yurt içinden ve yurt dışından akademisyenler, akademik ve idari personelimiz
ile öğrencilerimiz katıldı.
Türkiye
ve Azerbaycan şehitleri için Saygı Duruşu, Azerbaycan Milli Marşı ve İstiklal
Marşımızın okunması ile başlayan açılış töreni, İslami İlimler Fakültesi
öğrencimiz Muhammed Emin Çoşkun’un Kur’an-ı Kerim Tilaveti ile devam etti.
Tilavetin
ardından sempozyumun açılış konuşmasını Sempozyum Düzenleme Kurulu Başkanı Prof.
Dr. Şahin Ahmetoğlu yaptı. Prof. Dr. Ahmetoğlu, “Farklı din, dil, ırk, renk ve
etnik yapıya sahip pek çok yaşamın olduğu bu dünyada birlikte yaşamanın ön
koşulu herkesi olduğu gibi kabul etmektir. Çeşitli coğrafyalarda yaşayan
insanlar genelde çevrelerinin onlara telkin ettiği yaşamı bilir ve benimserler.
Bir anlamda insan, coğrafyanın “kader” olarak dayattığı bir yaşamla karşı
karşıyadır. Doğası gereği kendi cinsinden olanı tanımaya meyilli olan insan, bu
tanıma sürecinde kendi çevresinin tesirinde kalmakta, çoğu zaman ön yargılarla
ve “ben merkezli” bir bakış açısıyla hareket etmektedir. Oysa insanı tanımanın
yollarından biri ön yargısız bir kabuldür. Aslında ön koşulsuz bir kabul,
karşıdakinin fikirlerini olduğu gibi benimsemek değil, aksine, birlikte yaşam
için ona ortak alanlar açmak, kendisini ifade edebilmesi ve özgürce
yaşayabilmesi için alternatifler sunmaktır. Allah’ın yeryüzündeki “halifesi”
olarak insan, yeryüzünü imar etmek için görevlendirilmiştir. Bu nedenle insanın
dünyada denge ve düzenin korunması ve devam etmesi hususunda kendisine düşen
görevi hakkaniyetle yerine getirmesi gerekir. Asıl gayelerinden biri “insanı
yeniden inşa etmek” olan İslam dini; aklını kullanan, hak ve hukuka riayet
eden, adaletli, güzel ahlak sahibi, düşünce hürriyeti ve hayat hakkına saygılı,
şefkatli, merhametli ve affedici bir insan yetiştirmeyi hedeflemektedir. İslam
medeniyetinin bir parçası olan Türkiye, Müslüman ülkeler arasında
tarihî-kültürel birikimi ve stratejik konumu nedeniyle önemli bir misyon ve
vizyona sahiptir. Türkiye Cumhuriyeti günümüzde Müslümanların haklarını korumak
için büyük bir çaba sarf etmektedir. Öncelikle Türkiye ile derin tarihi
ve kültürel bağları olan kardeş Azerbaycan’la bu işi üstlenmenin daha isabetli
olacağını düşündük. Böylece Azerbaycan İlahiyyat İnstitutu’nun ev sahipliğinde
Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de 20-21 Eylül 2022 tarihinde Kırıkkale
Üniversitesi, Azerbaycan İlahiyat İnstitutu, Azerbaycan Manevi Değerlerin
Tebliği Fondu ve Kırıkkale Üniversitesi İslam Ülkeleri Uyulama ve Araştırma
Merkezi ile Uluslararası “İslam Medeniyetinde Birlikte Yaşama Tecrübesi”
Sempozyumu’nun birincisini gerçekleştirdik. Geniş katılımlı bu sempozyumun
ikincisinin Rektörümüz Prof. Dr. Ersan Aslan’ın teklifi üzerine Üniversitemizin
ev sahipliğinde Türkiye’de yapılması kararlaştırıldı. Sempozyumumuza 14 farklı
ülkeden ve ülkemizin çeşitli üniversitelerinden 100’den fazla bilim insanı
tebliğ takdim etmişlerdir. Birinci ve ikinci sempozyuma katılan birbirinden
değerli bilim insanlarının sunduğu bildiri ve katkılarla belirlediğimiz
hedeflere doğru emin adımlarla ilerlemekteyiz. İlmi birikimimizi ve
tecrübelerimizi paylaştıkça daha yaşanılabilir bir dünya kuruculuğuna öncülük
edeceğimize gönülden inanıyorum” şeklinde konuştu.
İslami
İlimler Fakültesi Dekanımız Prof. Dr. Mevlüt Erten, “Teknolojinin gelişmesiyle
birlikte dünya küçüldü. Artık devletler ve kıtalar arası sınırlar sadece fiziki
boyutta kaldı. Dolayısıyla birlikte yaşama dediğimiz olgu fiziki boyutları
çoktan aşmış, paradigması da değişmiştir. İşte bu bağlamda Rabbimizin, ‘Biz
sizi, birbirinizle tanışmanız için milletlere ve kabilelere ayırdık’ mesajı
üzerinde daha derinden durup gereğini yapmamızın lüzumuna inanıyorum.
Toplumların, geleceklerini düşünüp bu anlayışla hareket ettikleri takdirde muhteşem
ve tarihe mal olacak medeniyetlerin kurulabileceği tecrübeyle sabittir.İslam
medeniyeti, tarihte birlikte yaşamanın usulünü, hukukunu ve modelini en güzel
şekilde ortaya koymuş bir medeniyettir. Birlikte yaşama tecrübesinin ilk
örneklerini Kur'an'da görüyoruz. Uygulamasını ise, Hz. Peygamber (SAV)
döneminde müşahede ediyoruz. Bu örnekleri esas alan Müslümanlar, birlikte
yaşamayla ilgili tarihte eşi benzeri görülmemiş, güzel uygulamalar, örnekler
ortaya koymuşlardır. Önümüzde 8 asır süren İspanya (Endülüs), Balkanlar, Asya
vs. birçok örnekler vardır. Birlikte yaşama uygulaması Endülüs'te; mimarisi,
musikisi, edebiyatı, idari yapısı, müesseseleri ve kültürel eserleri ile bir
Endülüs medeniyetinin teşekkülünü sağlamıştır. Bu örnekler bizim için çok önem
arz etmektedir. Bu hususta birçok çalışmalar ve toplantılar yapılmış yapılmaya
da devam edecektir. Bu sempozyum da bunlardan biri olacaktır.İşte bu bağlamda
burada birçok tebliğ sunulacak, birlikte yaşama tecrübesinin çeşitli boyutları
ele alınacaktır. Kanaatim odur ki, bu çalışmalar genel olarak insanlığın özel
olarak da İslam toplumlarının birlikte yaşama kültürlerine büyük katkı
sağlayacaktır” dedi.
Programda
konuşma yapan Azerbaycan Din İşleri Komitesi Bakan Yardımcısı Dr. Seyyad
Salahlı, Karabağ Savaşı'nda Azerbaycan'a verdiği maddi ve manevi destek
sebebiyle Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'a ve Türk Halkı'na
teşekkürlerini ileterek Azerbaycan ve Türkiye şehitlerine Allah’tan rahmet
diledi.
Azerbaycan'da
farklı dinlerin ve farklı etnik kimliklerin yüzlerce yıldır barış içerisinde
zor günlerde birbirlerinin yanında olarak yaşadığını güncel ve tarihsel
örnekleriyle anlatan Dr. Seyyad Salahlı, Azerbaycan' daki multikültürel yaşamın
23 farklı ülkede akademik olarak incelendiğini, derslerde anlatıldığını ifade
etti.
Din
İşleri Komitesi Bakan Yardımcısı Dr. Seyyad Salahlı, konuşmasının devamında
“Tarih boyunca İslam ülkelerinde farklı dinlere ve inançlara mensup insanlar
huzurlu bir şekilde yaşamışlardır. Çünkü İslam aleminde farklı düşüncelere
sahip insanların birlikte yaşamasına ve fikir ayrılıklarına saygı
gösterilmesine büyük önem verilir. Bunun en bariz delili Bakara Suresi’nin 256.
Ayetidir. Bu ayette mealen şöyle buyurulmaktadır: “Dinde zorlama yoktur. Çünkü
doğruluk sapıklıktan iyice ayrılmıştır. O hâlde, kim tâğûtu tanımayıp Allah’a
inanırsa, kopmak bilmeyen sapasağlam bir kulpa yapışmıştır. Allah, hakkıyla
işitendir, hakkıyla bilendir” Başka inançlara ve onların kutsallarına saygı
gösterilmesi gerektiği de mealen En’am Suresi 108. Ayette emrediliyor: “Onların,
Allah’ı bırakıp tapındıklarına sövmeyin, sonra onlar da haddi aşarak,
bilgisizce Allah’a söverler. Böylece her ümmete yaptıklarını süslü gösterdik.
Sonra dönüşleri ancak Rablerinedir. O, yapmakta olduklarını kendilerine
bildirecektir” dedi.
Konuşmasına
Türkiye’ye teşekkür ederek başlayan Azerbaycan
İlahiyat İnstitutu Rektörü Doç. Dr. Akil Şirinov, “Bildiğiniz gibi 30
senelik bir işgale kahraman askerlerimiz son verdi. Şu anda Karabağ’ın her
köşesinde Azerbaycan bayrakları görülüyor. Bu galibiyette her zaman yanımızda
olan Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a milletimiz
minnettardır. Çanakkale’den Karabağ’a kadar Türkiye’mizin, Azerbaycan’ımızın
tüm şehitlerini rahmetle anıyorum. İslam kültüründe, birlikte yaşamanın
tecrübesini teorik esaslarını biz Kur’an-ı Kerim’de buluruz. İslam
Medeniyetlerinde de baktığınızda, Abbasiler döneminde Beytü’lHikme kuruldu.
Beytü’lHikme’nin esas görevlerinden birisi, İslam Medeniyetlerinin dışında,
özellikle eski Yunan Medeniyetinin örneklerinin bilimsel ve felsefi
kitaplarının, Arapçaya kazandırılmasıydı. Düşünün, bir Müslüman Halifesi gayri
müslim bir geleneği, Müslümanlara kazandırılması için ciddi bir para harcıyor.
Demek ki İslam medeniyeti diğer medeniyetler karşı hiçbir zaman dışlayıcı bir şekilde
yaklaşmamıştır. Ayrıca Endülüsler örneği en çarpıcı örneklerden birisidir.
Endülüs, Müslümanlarla birlikte Yahudilerin ve Hristiyanların da katkı
sağladığı bir medeniyettir. Müslümanlar orda Hristiyan ve Yahudilere de kucak
açtılar ve onlar da Endülüs medeniyetine kendi katkılarını sundular. Böylece
birlikte yaşama medeniyeti oluştu. Bugün İslam dünyasında, mezhepler
çatışmasını görüyoruz. Bunun temel sebebi mezhebi kimliği dini kimliğinin
üzerine çıkarmaktır. Mezheplerin olması çok tabiidir ama dini kimliğin üzerine
çıkarmak yanlıştır. Bunlar bizlerin birlikte yaşama geleneğimizin karşısındaki
en önemli sorunlarından birisidir. Güzel örneklerimizi de ifade etmemiz
gerekir: Türkiye ve Azerbaycan buna en güzel örneklerdendir. Türkiye’mizde
çeşitli dini ve etnik kimlikler bir arada yaşamaktadır ve Osmanlıdan bu yana
beraber yaşamaktadırlar ve aralarında hiçbir musibet olmamaktadır” dedi.
Birlikte
yaşama tecrübesinin İslam Medeniyetinin önemli esaslarından biri olduğunu
belirten Manevi Değerlerin Tebliği Fondu Başkanı Dr. MehmanIsmayılov,
“Sempozyumun düzenlenmesinde emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. İlkini
Azerbaycan’da yaptığımız sempozyumun ikincisini Kırıkkale Üniversitesi’nde
devam ettiriyoruz. İnşallah sempozyumumuz daha geniş katılımlarla yapılmaya
devam eder. Endonezya’dan Balkanlara, Afrika’dan Rusya’ya kadar çeşitli İslam
coğrafyasını dolaştığımızda birlikte yaşama tecrübesinin güzel izlerinizi
rahatlıkla görebiliyoruz. Zaten Türkiye’mizin her taşı toprağı birlikte yaşam
kokusu, izi taşıyor. İki haftadır buradayım. Bazı şehirleri otobüsle dolaştım.
Türkiye’ye gelince birlikte yaşama tecrübesini pratik olarak daha yakından
görebiliyoruz. Sadece İslam dünyası değil bütün dünya genelinde birlikte yaşam
denilince Hz. Ali’ye (ra) nisbet edilen bir söz aklıma geliyor. Bu sözün iki
varyasyonu var. Birincisi “Eğer bir şehirde bir kişi açsa, o şehrin tüm
zenginleri mesuldür” diğerinde ise “Eğer bir şehirde bir kişi açsa, tüm şehir
ondan mesuldür” Bence bu sözün ikinci şekli İslam Medeniyetinde birlikte yaşama
verdiği önemi ortaya koyan çok özet bir kelamdır. Günümüz de İslam dünyasının
zengin mirasının tanıtılmasına çok büyük bir ihtiyaç vardır. Bizler bu değerli
mirasımızı tanıtmak için gayret göstermeliyiz. Yaptığım araştırmalara dayanarak
söyleyebilirim ki İslam’da birlikte yaşam Yaradan’ın sevgisi ve insani
değerlere dayanırken, kapitalist batı dünyasında çıkar üzerine birlikte yaşam
vardır. Sempozyuma bizleri davet ettiğiniz için teşekkür ederim” dedi.
Rektörümüz
Prof. Dr. Ersan Aslan, “Hepiniz hoş geldiniz. Bugünkü sempozyum bir yol
başlangıcının ikinci istasyonu. Aslında medeniyetimizi anlatacağımız uzunca bir
yol var. Birlikte neler yaptığımızı ve neler yapmamız gerektiğini
sorguladığımız bu uzun yolun ikinci adımındayız. Bundan dolayı birçok ülkeden
kardeşlerimizi burada görmenin ve misafir etmenin, Üniversitemizde ve
şehrimizde ağırlamanın mutluluğunu yaşıyoruz. Bu kardeşlerimizin çoğunun
memleketlerinde bulundum. Buradaki gibi güler yüzlü insanlarla görüştüm, sohbet
ettim. Bizler için birlikte yaşamak aslında çok zor değil. Tarihimizde bunun
örneklerini çok sayıda görebiliriz. Benim adına en dikkat çeken örneklerden
birisi 839 yılında kurulan Beytü’lHikme’dir. Medeniyetimiz, batı dünyasından
neredeyse 200 yıl önce uluslararası bir üniversite kurmuş. Dönemin Halifesi
Memun,dünyanın her tarafından çevirmenleri ve eserleri getirerek BeytülHikme
çatısı altında çeviri faaliyetlerini başlatıyor. Bu çeviri çalışmaları
sırasında eser sahibi kimse onun ismini belirtiyorlar. Bizim bilimsel
gelişmemizi kesintiye uğratan önemli olaylardan biri haçlı seferleri sonrasında
batıya giden eserlere ve yazarlarına aynı saygı gösterilmedi. Eserlerin
isimlerini ve yazarlarını değiştirdiler. Batı Orta Çağ’a karanlık çağ der ama
bizim için o dönem karanlık değil. Bizler o dönemde sempozyumumuzun adını
verdiğimiz gibi birlikte yaşama tecrübesini yaşadık, Beytü’l Hikme ve
Karaviyyin Üniversitesi gibi bilimsel kurumlar kurduk, teknolojik ürünler
ürettik ve bilimsel çalışmalar yaptık. Katoliklerden baskı gören Ortodokslar
‘Başımızda kardinal külahı görmektense, Osmanlı sarığı görmeyi arzu ederiz’
demişlerdir. Müslümanların yaşam tecrübesine bakarak bunu söylüyorlar.
Sultan Fatih İstanbul'u alırken bir topla dövüyor surları. O top aslında çok
uluslu bir top. Osmanlı ve Macar ulusunun birlikte yaşamın sonucu ortaya çıkan
bir topla İstanbul’un surları yıkılmıştır. Hangi cepheden bakarsanız bakın,
Türkler ve Müslümanların bir arada yaşam tecrübeleri çok fazla. O yüzden
aslında 14 ülke değil keşke diğer Müslüman ülkelerden kardeşlerimiz buraya
gelip bu tecrübeyi paylaşabilselerdi. Ama inşallah Endonezya’dan gelen
kardeşlerimiz, Rektörlerine bu teklifi götürürlerse orda daha büyük katılımcısı
olan bir sempozyum düzenleyebilelim. Bu arada Fuat Sezgin Hocamızı bilmeyeniniz
yoktur. Fuat Sezgin Hoca, kendini bildiğinden bu yana hep kafasında nasıl bir
medeniyetin mensubuyuz sorusu geçmiştir. 60 yılda 17 ciltlik bir eser ortaya
çıkarıyor ve Medeniyetimiz ne yaptığının karşılığı olan bu 17 cilt bizim
ecdadımızın neler yaptığını ifade ediyor. O yüzden gençler, bizim
medeniyetimizde neler yapıldığının tekrar hatırlatılması için bu
sempozyumun bir vesile olmasını diliyorum” dedi.
Konuşmaların
ardından program, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof.
Dr. Sönmez Kutlu’nun “Birlikte Yaşama Olgusunun Kavramsal Çerçevesi” konulu
açılış konferansı ile devam etti.
Programın
ilk 2 gününde toplum, eğitim ve İslam ana başlıkları çerçevesinde eş zamanlı
olarak 102 konuşmacının katılımıyla 18 oturum gerçekleştirildi.
Programın üçüncü gününde düzenlenen
kapanış toplantısı ile sempozyum sona erdi. Genel değerlendirmenin yapıldığı
kapanış toplantısında; 2. Uluslararası “İslam Medeniyetinde
Birlikte Yaşama Tecrübesi” Sempozyumu’nda bundan sonraki süreçlerde yapılması
planlanan çalışmalarda disiplinler arası çalışmaların artırılması
gerekliliğinin önemi vurgulandı. Disiplinler arası çalışmaların yanı sıra
sempozyuma katılan katılımcıların gelmiş oldukları ülkelerle ilgili ihtiyaç
analizinin yapılması ve buna yönelik bilimsel araştırmaların desteklenmesi
ifade edildi. İslam Medeniyetinde birlikte yaşama tecrübesi üzerine
katılımcı ülkelerle ortak projelerin, kitap çalışmalarının yapılmasına yönelik
fikirler ortaya konuldu. Birlikte yaşamayı içselleştirmek yaygınlaştırmak için
örnek model önerilerinin hayata geçirilmesi ve müfredat kitaplarında uygulamaya
yönelik yer almasının önemli olduğu ifade edildi. İslam Medeniyetinde birlikte
yaşama tecrübesi üzerine temel konuların belirlenerek, bu konular üzerine
kapsamlı bilimsel araştırmalar yapılması, belirlenen konular özelinde kapsamlı
çalışmalar yapılması dile getirildi.
Etkinliğe
katılan Endonezya State Islamic University Sunan Kalijaga ekibi Sempozyum’un
3.sünün kendi Üniversitelerinin ev sahipliğinde Endonezya’da yapılmasını teklif
ettiler.
Sempozyum
katılımcıların iyi dilek ve temennileriyle sona erdi.
.jpg)
.jpg)
.jpg)
.jpg)
.jpg)
.jpg)
.jpg)
.jpg)
.jpg)
.jpg)
.jpg)
.jpg)
.jpg)
.jpg)
.jpg)
.jpg)
.jpg)
.jpg)
.jpg)
.jpg)
.jpg)
.jpg)
.jpg)
.jpg)
.jpg)
.jpg)
.jpg)
.jpg)
.jpg)
.jpg)
.jpg)