Üniversitemizde,
Sosyal ve Akademik Etkinlikler (Engelli Bireylere Yönelik Faaliyetler)
kapsamında ‘Serebral Palsi ‘konulu panel düzenlendi. Moderatörlüğünü Doç. Dr.
Kübra Arslan’ın yaptığı panelin konuşmacıları, Sağlık Bilimleri Fakültesi
Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Bölümünden Doç. Dr. Özge Vergili, İnsan ve Toplum
Bilimleri Fakültesi Psikoloji Bölümünden Arş. Görevlisi Esra Angın, Spor
Bilimleri Fakültesi Rekreasyon Bölümü dördüncü sınıf öğrencisi Aykut Tayfun
Bağbaşı, SERÇEV Genel Sekreteri Sinem Ersoy ve SERÇEV üyesi Büşra Ersoy’du.
Panele, Rektör Yardımcımız Prof. Dr. Erol Yılmaz, Üniversitemiz Tıp Fakültesi
Dekanı Prof. Dr. Esra Dilek Keskin, Engelsiz Yaşam Birimi Koordinatörü Doç. Dr. Fatıma Zeynep Belen, Serebral Palsi hasta ve hasta yakınları,
akademik ve idari personelimiz ile öğrencilerimiz katıldı.
Panelin
açılış konuşmasını yapan Rektör Yardımcımız Prof. Dr. Erol Yılmaz, “Üniversite
deyince akla iki temel işlev geliyor: Birincisi eğitim öğretim, ikincisi
bilimsel araştırmalar ancak bir üçüncü faaliyet var ki o, aslında bugün burada
bulunmamıza sebep olan temel işlevlerden birisi olan topluma hizmet ya da
sosyal sorumluluk. Üniversiteler, bir ülkenin kalkınmasında ve gelişmesinde
lokomotif rolü oynarken, içerisinde yer aldığı şehrin kalkınmasında da her
açıdan, özellikle sosyal açıdan kalkınmasında bünyelerinde çok büyük işlevler
bulunduruyor. Örneğin bizim Üniversitemizi düşündüğümüzde, akla ilk anda
savunma sanayi gelse de şehirle birlikte olabilmek, şehirle iç içe olabilmek
adına çok farklı bağlamlarda, çok farklı alanlarda etkinlikler planlıyoruz. Şu
anda içerisinde bulunduğumuz etkinlik de, Üniversitemizin temel görev olarak
belirlediği on yedi başlıktan birisi olan, Sosyal ve Akademik Etkinlikler
çalışmaları bağlamında Doç. Dr. Kübra Arslan hocamızın sorumluluğunda
yürüttüğümüz çalışmalardan en yeni örneği. Özellikle bugünkü panelin konusu
olan Serebral Palsi’ye baktığımızda, öncelikle nüfusun yüzde 10-11’ine tekabül
eden bir engellilik oranıyla karşı karşıya olmamıza rağmen engellilik
farkındalığının istenilen seviyede olmadığını görüyoruz. SERÇEV’in web
sayfasına baktığımda, Serebral Palsi’nin adeta slogan gibi akıllara kazınacak
şekilde özetlendiğini görüyoruz. Şöyle diyor sayfada; “Serebral Palsi, çocukluk
çağında en sık rastlanılan fiziksel engellilik durumudur”. Özellikle altını
çizerek vurgulanmış ki, ben de onu vurgulamak isterim, “Serebral Palsi, bir
hastalık değildir. Serebral Palsi arkadaşlığa, eğlenmeye ve öğrenmeye engel
değildir.” Konuşmacılarımızdan Aykut ve Büşra bunun en kanlı canlı örneği.
Bizim öğrencimiz olması nedeniyle Aykut’a vurgu yapacak olursak, Aykut’u bu
sene inşallah mezun edeceğiz. Büşra da çok kıymetli ve Büşra da Serebral
Palsi’nin öğrenmeye engel olmadığının somut örneği” dedi.
Rektör
Yardımcımız Prof. Dr. Yılmaz, “SERÇEV 2002 yılında kurulmuş, devletin verdiği
öneme binaen, çok geçmeden de 2017 yılında kamu yararına çalışan dernekler
statüsünü kazanmış ki, bu statüyü kazanmak öyle kolay değil. Çalışmalarıyla
topluma, toplumun gelişmesine ya da belli bir alanda farkındalığın oluşmasına
yönelik çalışmalar yapması nedeniyle Bakanlar Kurulu tarafından verilir bu
özellik. Vizyonuna baktığımızda, “Ülkemizdeki Serebral Palsi bireylerinin,
diğer her birey gibi eşit hak ve fırsatlara sahip olmasını sağlayarak; onları
üretken, kendine yeten, bağımsız bireyler olarak topluma kazandırmak”. Aslında
bu vizyon, toplumun belki en büyük eksikliği olan bir hususa vurgu yapıyor.
Engelli bireylerin esasen bizlerden belki de en çok istemedikleri şey,
kendilerine acınarak bakılması; herhangi bir eksiklikleri varmış ve mutlaka
yardıma muhtaçlarmış gibi düşünülmesi. Gerçekten de toplumumuzda genel olarak
engelli bireylerin bizlerin yardımıyla ve desteğiyle hayatta kalıp, ayakta
durup var olabileceklermiş gibi bir algı var. Engelliler öncelikle bunu
istemiyorlar. Benim çok ileri düzeyde fiziksel engelli bir yeğenim var. 40
yaşında. Yıllardır köyde kendi başına yeterek yaşar. Hayatını çok rahatlıkla
idame ettiği için en küçük bir fazladan yardım sergilenmeye ya da özellikle
bakışlarla engelli olduğu vurgulanmaya başladığında gözlerindeki ifade gerçekten
insanın canını acıtıyor” şeklinde konuştu.
Sağlık
Bilimleri Fakültesi Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Bölümünden Doç. Dr. Özge
Vergili, ‘Serebral Palside Fizyoterapi Alanında Yapılan Güncel Yaklaşımlar’
konulu sunumunu dinleyenlerle paylaştı. Doç. Dr. Özge Vergili, “Serebral Palsi,
çocukluk çağına ait en yaygın disabilitedir. Serebral Palside hareket ve postür
gelişimine ait bir grup kalıcı bozukluk söz konusudur. Bu bozukluklar,
gelişmekte olan fetal ya da infant beyinde meydana gelen, ilerleyici olmayan ve
fonksiyonel limitasyon ile sonuçlanan durumlardır. Serebral Palsi semptomları
oldukça heterojendir. Sınırlı beyin hasarı bulunan bir çocuk, kas-iskelet
sisteminin sadece bir komponentinde zorluk yaşarken, daha geniş bir yelpazede
semptomları bulunan bir çocuğun, günlük yaşam aktivitelerinde pek çok engel
ortaya çıkabileceği gibi, yaşamı tehdit eden komorbiditeler dahi söz konusu
olabilir. Gelişmekte olan beynin doğumdan önce, doğum sırasında ya da doğumdan
sonra hasarlanması hem nörolojik hem de muskuloskeletal sistemi
etkileyerek pek çok semptoma neden
olabilmektedir. Bu semptomlar arasında kasların anormal kasılması, postüral
değişiklikler, duyu ve algı bozuklukları ile seyreden hareket ve aktivite
limitasyonları, kognitif bozukluklar, iletişim yetersizlikleri, davranış
bozuklukları, epilepsi ve sekonder kas-iskelet sistemi problemleri
sayılabilmektedir. Serebral Palsinin tanı ve tedavisi multidisipliner bir
yaklaşım gerektirmektedir: Pediatrist, nörolog, ortopedist, pediatrik cerrah,
çocuk psikiyatristi, beyin cerrahı, kulak, burun ve boğaz uzmanı, fizik tedavi
ve rehabilitasyon uzmanı, psikolog, fizyoterapist, hemşire, diyetisyen, iş
meşguliyet terapisti, odyolog, işitme ve konuşma terapisti, çocuk gelişim
uzmanı, ortotist, özel eğitim uzmanı. Serebral Palside kullanılan fizyoterapi
ve rehabilitasyon yaklaşımları, hastanın profiline özgü olarak
yapılandırılmalıdır. Bireyin otonomik kontrol alanındaki fonksiyonelliği, bireysel
otonomi, lokomosyon, manipulasyon ve praksis, duyu/algı, kognisyon, iletişim,
ilişkiler, Temel fonksiyonların (aktivite ve yeteneklerin) mimarisi dikkate
alınmalıdır. Bireyin yaşına ve gelişimine uygun hedefler seçilmelidir” diye
konuştu.
İnsan
ve Toplum Bilimleri Fakültesi Psikoloji Bölümünden Arş. Görevlisi Esra Angın,
‘Serebral Palside Yılmazlık ve Destek: Birlikte Büyümek’ konulu sunumunu
dinleyenlerle paylaştı. Arş. Görevlisi Angın, “Serebral Palsi; doğum öncesi,
doğum sırası ve doğum sonrası herhangi bir nedenle beyinde meydana gelen
etkilenimler sonucunda özellikle sinir-kas-iskelet sistemi, duyusal ve
nörogelişimsel açıdan bozukluklara neden olmaktadır. Dünya çapında serebral
Palsi ile yaşayan 17 milyondan fazla insan var. Diğer 350 milyon insan ise
serebral palsili bir çocuk veya yetişkinle yakından bağlantılıdır. Ailelerin
karşılaştığı zorluklar fiziksel bakım, bu, çocuğu beslemeyi, banyo yaptırmayı
ve giydirmenin yanı sıra ihtiyaç duyabileceği tıbbi ekipman veya ilaçları da
içerebilir. Bakım vermenin sürekli talepleri yorucu ve bunaltıcı olabilir, bu
da aile üyeleri için strese ve tükenmişliğe yol açabilir. Maddi sıkıntılar,
Serebral palsili bir çocuğun bakımı, tıbbi randevular, terapiler ve özel
ekipmanlarla ilgili maliyetler. Ek olarak, serebral palsili çocuğa bakım
vermek, ebeveynlerden birinin veya her ikisinin de çalışma saatlerini
azaltmasını veya işini tamamen bırakmasını gerektirebilir ve bu da onların mali
istikrar üzerinde etki edebilir. Yeni ve bilmedikleri bir konuda bilgi
bombardımanı, zaman kısıtlılığı, diğer çocuklara yeterli vakit ayıramama,
duygusal ve fiziksel yorgunluk, çocuğun bakımının tamamen veya tamamını bir
ebeveynin üstlenmesi, çocuğun geleceği, eğitimi üzerine endişeler, eşle zaman
geçirme fırsatı olmaması, aileden yetersiz yardım, aile ve arkadaşlar
tarafından çocuğun probleminin görmezden gelinmesi, ebeveyn olarak yalnız
kalma, etraftan uzaklaşmış hissetme, tanı veya doğru tedaviyi bulmada zorluk,
hizmet almadaki zorluklar, davranış ve emniyetle ilgili stres, çocuğun iletişim
becerilerinin yokluğu veya azlığıyla ilgili stres, çocuğun ilerlemesine dair
stres, çocuk bakımının sınırlı olması ve bilgili kişilerin olmaması, çocuğun
yaşadığı güçlüklere dayanma” dedi.
Arş.
Görevlisi Angın” Psikolojik yılmazlık/dayanıklılık, zorlu durumlara uyum
sağlama ve bunlarla başa çıkma yeteneğini ifade eder. Olumlu bir zihniyet
geliştirmeyi ve stresi yönetmek ve sıkıntıların üstesinden gelmek için etkili
başa çıkma stratejileri kullanmayı içerir. Serebral palsili çocukların aileleri
için, karşılaşabilecekleri pek çok zorluğun üstesinden gelebilmek için
dayanıklılık oluşturmak çok önemlidir. Yılmazlık oluşturmak, serebral palsili
bir çocuğa bakmanın getirdiği zorluklarla başa çıkmanın önemli bir parçasıdır.
Ailelerin zor zamanlarda bile güçlü ve olumlu kalmasına yardımcı olacak beceri
ve stratejiler geliştirmeyi içerir. Direnci geliştirmek için pratik bir ipucu
başkalarından destek alabilmektir. Bu, neler yaşadığınızı anlayan ailenize,
arkadaşlarınıza veya destek gruplarına ulaşmayı içerebilir. Bir diğer önemli
strateji ise kendinize zaman ayırmak, yeterince dinlenmek ve size keyif veren
aktivitelerle meşgul olmak gibi kişisel bakım uygulamalarıdır. Sosyal hizmet
uzmanları, serebral palsili çocukların ailelerinin dayanıklılıklarını geliştirmelerine
yardımcı olmada çok önemli bir rol oynamaktadır. Ailelerin karşılaştıkları
zorluklarla başa çıkmalarına yardımcı olmak için duygusal destek, pratik yardım
ve savunuculuk sağlarlar. Örneğin, sosyal hizmet uzmanları aileleri destek
grupları ve geçici bakım hizmetleri gibi topluluk kaynaklarıyla
buluşturabilir. Ayrıca sosyal hizmet
uzmanları ailelere güçlü yönlerini ve kaynaklarını belirlemede yardımcı
olabilirler ve stresi yönetmek ve dayanıklılık oluşturmak için bir plan
geliştirmek üzere onlarla çalışabilirler. Başka bir aile, olumlu düşünme ve
kişisel bakım uygulayarak stres ve kaygıyı azaltabildiklerini ve genel yaşam
kalitelerini iyileştirebildiklerini buldu. Bu örnekler, serebral palsili
çocukları olan ailelerin karşılaştıkları zorluklara rağmen gelişmelerine
yardımcı olma konusunda dayanıklılığın gücünü göstermektedir” şeklinde konuştu.
Spor
Bilimleri Fakültesi Rekreasyon Bölümü dördüncü sınıf öğrencisi Aykut Tayfun
Bağbaşı, dinleyenlerden gelen soruları cevaplandırarak konuşmasını yaptı.
Hastalığının aşamalarını ve Serebral Palsinin eğitime engel olmadığını
dinleyenlere anlattı.
SERÇEV
Genel Sekreteri Sinem Ersoy ve SERÇEV üyesi Büşra Ersoy, ‘Kalpler Engel
Tanımaz’ konulu sunumunu dinleyenlerle paylaştı. Serebral Palsili Büşra Aksoy,
hayat hikayesini dinleyenlerle paylaştı. Sosyal hayatta karşılaştıkları ön
yargılardan, ilk okul çağından üniversiteye kadar elde ettiği başarıları
anlatan Büşra Ersoy, sırada iş hayatına atılma hayalini ifade etti.
Panel,
plaket takdimi ve toplu fotoğraf çekimi ile son buldu.















