Üniversitemizde Türkçenin ve Türklerin Kökeni Konferansı Verildi

Ege Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Osman Karatay, Üniversitemizde  ‘Türkçenin ve Türklerin Kökeni’ konulu konferans verdi. Turan Halklarını Araştırma Topluluğu tarafından Yahya Kemal konferans salonunda düzenlenen etkinliğe akademisyenler ve öğrencilerimiz yoğun ilgi gösterdi.

Türk tarihi üzerine önemli çalışmalara imza atan Prof. Dr. Karatay siyasi amaçlarla öne sürülen Türklerin anayurdunun Altay Dağları olduğu fikrine bilimsel verilerle karşı çıktı. Prof. Dr. Karatay, “Bir çok bilim adamı Türklerin kökeni ve anayurduyla ilgili aynı fikirleri paylaşıyor. Genel olarak Türklerin Çin’in kuzeyinde, Moğolistan civarında ortaya çıktığını belirtiyorlar. Peki Türklerin anayurdunun Moğolistan civarı Altay Dağları olması fikri, Türklük ve Moğolluğun yanyana olması fikri nereden çıktı? Bu fikrin ortaya çıkışı 1873 Oryantalistler Kongresine dayanıyor. Bu fikirle ilgili karar verilmiş ve o kararın altını doldurmak için çalışmalar yapılıyor. O tarihten bu yana Türklerin anayurdunun Altay Dağları bile değil daha doğuda, Büyük Okyanus kıyılarında bir yerler olması fikri ortaya atılmaktadır” dedi.

Prof. Dr. Osman Karatay, tarihin her döneminde kültürel, siyasi, ticari ilişkiler sonucu bir dilden diğer dile kelimeler geçebildiğini belirterek, “Eski Türkçede Çince kelimelerin yok denecek kadar az olduğunu görüyoruz. Bu durumda ya Çin’le hiç etkileşim yoktu ya da Türkçe oluşum çağında Çin’den uzak bir yerde oluştu. Ön Türkçede tespit edilen 310 yabancı kelimenin 162’si bugünkü Hintlilerin eski dili Sanskritçe’ye aittir. Hint ve İranlıların ortak ataları Ariler, Romanya-Ukrayna bölgesinde, Ariyana ülkesinde yaşamışlardır. Bu kadar kelimenin Türkçede yer alması Arilerin ve Türklerin, eski dönemlerde yakın ilişkiler içinde olduklarını göstermektedir. Türklerin ve Arilerin tarihini incelediğimizde bu komşuluk ilişkisine imkan veren coğrafyanın Hazar denizinin yakınları olduğunu söyleyebiliriz” şeklinde konuştu.

Çin, Yunan, Roma Kaynakları Hazar Denizinin Kuzeyini Gösteriyor

Heredot, Plinius, Pomponius gibi Yunan ve Romalı tarihçilerin metinlerinde Turcae, Tyrcae, Iurcae, Thyssagetae isimleriyle Hazar Denizinin üst bölgelerinde yaşayan bir milletten bahsettiklerini, Çin kaynaklarında da Türklerin anayurdu olarak o coğrafyanın işaret edildiğini  belirten Prof. Dr. Karatay, “Bugün Ergenekon Destanı olarak okuduğumuz metin, ilk cümlesi Türkçeye çevrilmeden alınmış olan Göktürk döneminde yazılmış Co-şu ve Su-şu adında iki Çin yıllığında yer almaktadır. O metinlerin birisinin ilk cümlesinde ‘Göktürklerin atalarının yurdu Batı Denizinin sağ kıyısında’ der. Diğerinde ise ‘Batı denizinin üst bölgesinde’ ifadeleri yer alır. Neden hocalarımız bu metinleri göz ardı etmiştir? Bu metinler Göktürklerin atalarının, Çinlilerin Batı Denizi olarak belirttiği Hazar Denizinin kuzeyinden geldiğini gösteriyor” dedi.

Prof. Dr. Karatay, dünyanın değişik coğrafyalarında bir çok devlet kurmuş, önemli izler bırakmış Türklerin tarihini yazabilmek için kalabalık bir Türk nüfus gerektiğine değinerek, “Bu Türk nüfus verimsiz, kurak arazilerde ortaya çıkmış olamaz. Verimli arazilerde Türklüğün ortaya çıkması lazım. Altay Dağları bölgesi dünyanın en kurak yerlerinden birisidir. Tarım ve hayvancılık yapılamaz. Otluk ve ormanlık alan çok azdır. Altay dağları ya da Moğol bozkırlarında türeyen bir halk tarihteki Türklük rolünü oynayabilecek sayıya erişemez. Jeodemografi bize bunun mümkün olmadığını gösteriyor” dedi.

Türkçede yer alan bitki isimleri üzerinden konuyu ele alan Prof. Dr. Osman Karatay, “Dünyada etnik köken araştırmalarında bir numaralı yöntem o dildeki bitki isimlerine bakmaktır. Türkçe kendi tarım terimlerine sahip bir dildir. Biz arpayı, çavdarı, buğdayı başka dillerden almadık. Demek ki Türklerin ataları tamamen göçebe değil ve tarımla uğraşanları da var. Bu bilgiler ışığında Avrasya’da anayurt olma ihtimali olan üç bölge var. Mançurya Ovası, Fergana Vadileri yani bugünkü Özbekistan çevresi, bir de Hazar Denizinin kuzeyinde, kuzeyin de biraz doğusunda kalan Güney Ural sahasıdır. Türkçedeki kelimeler  bize soğuk iklim bitkilerini işaret ediyor. Türkçede şeftali, kayısı, zerdali kelimeleri yok. Farsçadan almışız çünkü bunlar sıcak bölge meyveleridir, kuzeyde yetişmez ama bizde elma, ceviz, erik yetişir. Bunlar bize eski Türklerin soğuk bir bölgede tarımla meşgul olduklarını gösteriyor. Dolayısıyla Fergana olamaz. Doğu tarafında da olamaz çünkü olsaydı Türkçede çok sayıda Moğolca, Çince, kelimeler olurdu. Elimizde kalan tek yer Hazar Denizinin kuzeyidir” dedi.

Hazar Denizinin kuzeyinde yapılan araştırmaların ve kazıların, bölgenin önemli bir kültürel gelişmişliğe sahip olduğunu ve zamanla bu kültürün Orta Asya’ya yayıldığını belirten Prof. Dr. Karatay, ‘Türk, kültür ve medeniyet’ kelimelerini yan yana getirmek istemeyenlerin bir takım siyasi amaçlarla dönemin ilkel, gelişim göstermemiş yerlerini, Türklerin anayurdu olarak gösterme çabasında olduğunu ifade etti.

Konuşmanın ardından dinleyicilerin sorularını cevaplayan Prof. Dr. Osman Karatay’a Turan Halklarını Araştırma Topluluğu danışmanı Doç. Dr. Seyfullah Yalın plaket takdim etti. Programın sonunda Prof. Dr. Osman Karatay öğrencilerimiz için kitaplarını imzaladı.