
Üniversitemiz Fen-Edebiyat Fakültesi tarafından 15 Temmuz
Demokrasi ve Milli Birlik Günü münasebetiyle "15 Temmuz’u Anlamak"
konulu konferans düzenlendi. Moderatörlüğünü Prof. Dr. Sıtkı Yıldız’ın yaptığı
konferansın konuşmacıları Prof. Dr. Adnan Karaismailoğlu ve Dr. Öğr. Üyesi
Mehmet Esat Sarıcaoğlu’ydu. Üniversitemiz Yahya Kemal Salonu’nda gerçekleşen konferansa
idari ve akademik personelimiz katıldı.
Konferansın açılış konuşmasını Prof. Dr. Adnan
Karaismailoğlu yaptı. “Özgürlük Yolunda ‘Ben’in Sorumluluğu” başlıklı sunumunu
dinleyicilere aktaran Prof. Dr. Karaismailoğlu, “Kültürümüze baktığımızda 'Ben'
kelimesi olumsuz da değerlendirilebilir olumlu da. Hz. Mevlana 'Neye nasıl bakarsanız o da sana
öyle bakar' der. Dolayısıyla Ben kelimesine iki farklı şekilde bakacağız. Bir
yandan İstiklal Marşındaki gibi sorumluluk, vazife barındıran anlamı gibi diğer
taraftan baktığımızda ise ben yaparım, ben bilirim, ben başardım gibi anlamı
vardır ve Yüce Ecdadımız ikinci anlamı çirkin görmüştür. Dolayısıyla bu iki
anlamı ayrı ayrı değerlendirip gerekirse karşılaştırmalıyız. Can feda edenlerin
olduğu bir toplumda 15 Temmuz’u anarken tankın ve uçağın karşısında nasıl olup da
bedenleri ile duruldu? Tankların altında kalmaktan hiç kaçınılmadı. Özellikle o
tankların ve uçakların yürüyüşünü görenler, bomba atışlarını görenler, evleri
sallananlar bunu daha çok hissetti. Bunu hissedebilmek her bireyin görevidir.
Nasıl ki İstiklal Marşı’nın yazıldığı dönemde İstanbul’un işgali, İzmir’in
işgalini hala bile içimizde yaşayabiliyor ve hissediyorsak; günümüzde
yaşadığımız bu acı olayı da yani 15 Temmuz'u hissedebilmek temel vazifemizidir"
şeklinde konuştu.
Mehmet Akif Ersoy'un, İstiklal
Marşı'nda 'Ben' kelimesini hangi anlamda kullandığına vurgu yapan Prof. Dr.
Karaismailoğlu,"Mehmet Akif Ersoy, İstiklal Marşında 'Ben' kelimesini
ülkesini, vatanını anlatmak için kullanıyor. Halbuki Akif’in kültüründe de 'Ben'
kelimesini kullanmamak vardır. Ben
ezelden beri hür yaşadım, hür yaşarım. Hangi çılgın bana zincir vuracakmış?
Şaşarım! ifadelerindeki anlamı ülkesi ve vatanı için kullanıyor. Normal
konuşmalarda 'Ben'li yani birinci şahıs
ifadelerini asla kullanmaz. Mehmet Akif Ersoy, al sancağı sahiplenmek için
şöyle bir vecihle haykırıyor “O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak; O
benimdir, o benim milletimindir ancak”. Sözcükler hep 'Ben' üzerine kuruludur
çünkü burada fedakarlık var benlik ve enaniyet yok. Burada sevdiği uğruna her
türlü kahramanlığı, cesareti ortaya koyma arzusu vardır" dedi.
15 Temmuz’un Kökleri başlıklı sunumu ile 15 Temmuz
şehitlerini şakayık çiçeklerine benzeten ve şakayık çiçeğinin ölümsüzlüğü
simgelediğini ifade eden Prof. Dr. Muhittin Eliaçık, “Her büyük destanın,
başarının veya zaferin bir kökü ve damarı vardır. Sayın Cumhurbaşkanımızın
dediği gibi Malazgirt’te ne olmuşsa 15 Temmuz’da da aynısı olmuştur,
Çanakkale’de, İstiklal Harbi’nde ne olmuşsa 15 Temmuz’da o olmuştur çünkü bunların
hepsinde de zaferin kıvılcımında atan şahadet duygusu yatmaktadır. Bu başarıyı
getiren şahadet köküdür. Herkes şahadet kavramı üzerine hareket etmiştir. Kim o
gün o duyguyla tankın önünde durmuşsa, tankın altına girmişse o kişi
şakayıktır. Çünkü ölümü göz almıştır. Şehit sevabını almıştır. Böyle bir
ihanete kalkışan kesimin ihmal ettiği bir şey vardı: Şehadet kökünü ihmal
ettiler, bunların kendilerine geçit vermeyeceklerini hesaba katmadılar” diye konuştu.
Akif'in Kabul Olan Duası başlıklı sunumunu dinleyicilere
aktaran Dr. Öğr. Üyesi Mehmet Esat Sarıcaoğlu, "Akif’in kabul olan duası
derken neyi kast ediyoruz? Allah bir daha bu millete İstiklal Marşı yazdırmasın
duasını kastediyorum ve 15 Temmuz’da bu duanın kabul olması ne anlama geliyor?
İstiklal Harbi sürecinde yaşanan veya ortaya çıkan tehlikelerin birebir 15
Temmuz’da karşımıza çıktığı gün ancak Allah’ın inayeti ve halkımızın cesaret ve
fedakarlığıyla Akif’in duasının kabul olduğunu ifade etmek istiyorum"
şeklinde konuştu.
Dr. Öğr. Üyesi Sarıcaoğlu, "Türkiye bir çevreleme
yaşıyor ve 15 Temmuz hala devam ediyor. Suriye’nin kuzeyinden, Irak’ın
kuzeyinden, Doğu Akdeniz’den, Ege’den Türkiye'yi vurma planları gündemde.
Balkanlardan, Kafkaslardan sıkıştırma hesapları; PKK ile YPG ile DAEŞ ile
zorlamakla beraber, Türkiye karşısında devletler de doğrudan sahne alıyorlar.
Biz hep terörle uğraştık fakat şu an karşımızda terörden ayrı devletler de var.
Ortalıkta kamufle edilmiş düşmanlık, Türkiye’nin kafasının karıştırılması
planları gündemde. Suriye ve Irak gibi en uzun sınırlarda müdahale de aralıksız
devam etmekte PKK, YPG, DAEŞ orduya dönüştürülerek, müttefik dostumuz Amerika
(?) onlara silah sevkiyatı yapmakta. Tehdit sadece Batı’dan geliyor görüntüsü vermemek
için Arap cephesi karşımıza çıkarılmakta. Bu çerçevede Birleşik Arap
Emirlikleri, Mısır, Suudi Arabistan öncülüğünde Türkiye karşıtı bir Arap
cephesi kurulmaktadır. Bu cephenin kurucusu ABD ve İsrail olarak karşımıza
çıkmaktadır" dedi.
15 Temmuz gecesi tanka göğüs
gerenlerden biri olan programın moderatörü Prof. Dr. Sıtkı Yıldız, o geceye
dair yaşadıklarını paylaştıktan sonra konferans sona erdi.




