Üniversitemiz Tıp Fakültesi
Hastanesi GETAT (Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp) Uygulama Merkezinde hizmete
giren ozon tedavisi hakkında 14 Mart Salonunda bilgilendirme toplantısı
yapıldı.
İç hastalıkları Ana Bilim Dalı
Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zekeriya Ülger ve Radyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi
Doç. Dr. Adnan Özdemir’in konuşmacı olarak yer aldığı toplantıya Tıp Fakültesi
öğretim üyeleri ve hastane personeli katıldı.
“GETAT
Ünitesi Bulunan 33 Tıp Fakültesinden Birisiyiz”
Ozon tedavisinin tarihçesi, güvenilirliği,
etkileri ve ülkemizde kullanımı hakkında bilgi veren İç Hastalıkları Ana Bilim
Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zekeriya Ülger, “Tıp camiası çoğunlukla modern tıp
ve geleneksel-tamamlayıcı tıbbı bir köprü üzerinde karşılaşmış iki keçi gibi
görmektedir. Modern tıpçılar bütün uygulamaların bir bilimsel çalışma
dayanağının olması gerektiğini savunurken, geleneksel tıpçılar modern tıbbın
çoğunlukla kimyasal ilaç tedavisi ağırlıklı olup hastalara zarar verdiğini,
yüzlerce, binlerce yıldır uygulanan birçok yöntemin her ne kadar
fizyopatolojisi belli olmasa bile hastalara faydalı olduğunu söylemektedir.
Halbuki hastanın tedavisinde faydalı olan şey ne ise, onları ortak olarak
birlikte tamamlayıcı olarak nasıl kullanabileceğimizi değerlendirmemiz
gerekiyor. Bu zıtlaşmanın altındaki temel faktörün bilgi eksikliği olduğunu
düşünüyorum. Oldukça faydalı sonuçları olan, 100 yıldır uygulanan ozon
tedavisinin en önemli tarafı ise hemen hemen hiçbir yan etkisinin olmamasıdır.
Bilimsel dayanak ise bugün Pubmed’e girip “ozon” yazıldığında 28.400 sonuç
çıkıyor. Sonuna kadar da bilimsel dayanağı var. Mesela Covid salgını ile ilgili
388 adet Covid’de ozon tedavisi konulu yayın bulunmaktadır ve birçok ülkede
Covid tedavisi ve Covid’den korunmada uygulanmaktadır. Dolayısıyla elimizde
böyle bir seçenek varsa Tıp Fakültesi müfredatında bize öğretilen modern tıp
uygulamalarının yanında bunun nasıl tedavimize ek olarak katabileceğimizi
değerlendirmemiz gerektiğini düşünüyorum. 2014 yılında geleneksel ve
tamamlayıcı tıp yönetmeliği yayınlandı ve bu yönetmelikten sonra hastanelerde
GETAT üniteleri kurularak uygulamalara başlandı. Sağlık Bakanlığına bağlı
Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğünde Geleneksel ve Tamamlayıcı Uygulamalar
Daire Başkanlığı izniyle kurslar düzenlenerek eğitimler verilmektedir.
Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültemiz de şu anda GETAT Ünitesi bulunan 33 tıp
fakültesinden birisidir” dedi.
Prof. Dr. Zekeriya Ülger, ozonun
tıbbi kullanımının Birinci Dünya Savaşı ile başladığını belirterek, “Almanya bu
işin öncülüğünü yapıyor. Uygun olan düşük miktarlarda ozon gibi kuvvetli bir
oksidanı vücuda verdiğimizde tam tersine antioksidan sistemi harekete geçirerek
vücutta uyarıcı bir etki oluşturuyor. Ozon tedavisi, verdiğimiz doza göre
vücutta farklı etkiler elde edebildiğimiz bir tedavi yaklaşımıdır. Düşük doz
verilince uyarıcı bir etki elde ediliyor. Bu uyarıcı etkiyi de oksidan
özelliğinden dolayı vücutta oluşan başta hidrojen peroksit olmak üzere serbest
oksijen radikalleri ile yapmaktadır. Bu aktive edici etkisi ile bağışıklık sistemini
uyararak enfeksiyonlara karşı koruyuculuk sağlıyor. Metabolizmayı uyararak
enerji yakımının artırılmasını sağlıyor” şeklinde konuştu.
“Bağışıklık Sistemini Destekleyici,
Ağrı Kesici ve Antiseptik Özelliği Var”
Ozon gazının belirgin özellikleri
ve tedaviye katkıları hakkında bilgi veren Doç. Dr. Adnan Özdemir, “Üç oksijen
atomundan oluşan, renksiz olan ozon gazının dört belirgin özelliği vardır.
Bağışıklık sistemini destekleyici immünomodülatör özelliği sayesinde doz
ayarlaması yaparak bağışıklık sistemini aktif edebiliriz ya da yüksek dozlar
vererek baskılayabiliriz. Bunun dışında ozon gazının analjezik, yani ağrı kesici etkisi ile antiinflamatuar
ve antiseptik özelliği de bulunmaktadır. Yaşlanma dediğimiz olay kabaca hücre
zedelenmesidir. Hücre zedelenmesini önlemek içinde antioksidanlara ihtiyaç
duyarız. Ozon gazı antioksidan sistemi aktive ederek hücre zedelenmesini önler.
Bu dengeyi normalde vücudumuz sağlıyor. Sağlamadığı her aşamada hücre
zedelenmesi gerçekleşiyor” dedi.
‘’Ameliyatsız
Bel Fıtığı Tedavisi’’
Kas-iskelet sistemi
hastalıklarında, eklem ve fıtık rahatsızlıklarında hastanın yaşadığı
rahatsızlığa göre, doktorlar tarafından gerekli değerlendirmenin yapılmasının
ardından ozon tedavisine başvurabildiğini belirten Doç. Dr. Adnan Özdemir, “Ozonun
en büyük etkilerinden biri fıtık boyutunu küçültmesidir. Belli bir hacme sahip
fıtık dokusunun içinde sıvı var. Ozon tedavisi bu sıvı kısmın azalmasını
sağlıyor ve bu da fıtık dokusunun hacmini küçültüyor. Böylelikle sinire olan
baskı ortadan kalkıyor. Ayrıca ozon antiinflamatuar ve analjezik özelliği
sayesinde sinir çevresindeki ödemi ve ağrıyı azaltmaktadır. Bunlara ek olarak
fıtıklaşma disk ve çevresindeki dokuların mikrovasküler (küçük damar) yapısını
bozuyor. Bu da oksijen yetmezliğine sebep oluyor. Ozon, dokuların oksijenlenmesini, onlara daha
kolay oksijen geçmesini sağlar ve tamir sürecini hızlandırır. Bu tedavi yöntemi
ameliyatsız bel fıtığı tedavisi olarak da biliniyor” dedi.
Bilgilendirme toplantısı Prof. Dr.
Zekeriya Ülger ve Doç. Dr. Adnan Özdemir’in katılımcıların sorularını
cevaplaması ile sona erdi.
.jpg)
.jpg)
.jpg)
.jpg)
.jpg)
.jpg)
.jpg)
.jpg)