18 Nisan 2022

Ramazan Orucu ve Hikmet Boyutu


Üniversitemiz İslami İlimler Fakültesi Temel İslam Bilimleri Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Güldane Gündüzöz, ayetler ve hadislerle “Ramazan Orucu ve Hikmet Boyutu” hakkında bilgi verdi.

Ramazan ayının; tutulan oruçlar, okunan hatim ve mukabeleler, verilen zekât, fitre ve sadakalar, gönülden yapılan zikir ve virtlerle bir bütünlük içinde bir yenilenme ayı olduğunu söyleyen Doç. Dr. Güldane Gündüzöz, “Oruç ibadeti; namaz, sadaka, zekât, iyiliği tavsiye edip, kötülükten alıkoymak ile kol kola verip insanın ailesi, malı, çocukları ve komşuları üzerinden karşılaştığı fitne ve sıkıntılara kefaret olur (Müslim, Fiten ve eşrâtu's-sâa, 26). Ramazan orucu, ümitsiz insanların bağışlanma ümitlerini yeşerttikleri bir cennet bahçesidir. Oruç, ansızın gelecek sıkıntılara karşı insanlara dayanıklı olmayı öğreten bir öğretmendir. Oruç tüm organların, vücuttaki tüm hücrelerin beraberce Allah’ı zikrettiği bir ibadettir. Oruç, mümin için, rahmet denizinde seyrüseferi ve rotası ilahi rızaya doğru olan bir saltanat kayığıdır. Ramazan ayı, bereketi ile misafiri en güzel şekilde ağırlamak, yolda kalmışa ve muhtaca kucak açmak için bir zemin oluşturur. Oruç insanda vefa duygusunu geliştirir. Emanete riayet neymiş, öğretir. Rızkı verenin yalnız, O, olduğunu, kendisinin sadece rızka giden vesileleri arayan bir kul olduğunu anlar. O halde bu kutlu ay, sosyal dayanışma için bir fırsat mevsimidir. “Müminler birbirlerine sıkı sıkıya kenetlenmiş duvar gibidir.” (Buhârî, Salât, 88) hadisine şehadet edercesine Ramazan’da inananlar tek vücut olurlar. Rahman’ın sofralarında zengin-fakir ayrımı olmadan aynı yemekler yenir, bir olan Allah’a şükredilir. Oruç tutan kişi nefsinin zincirlerini kırarak Allah’ın ipine sıkıca sarılmış olur. Bu ibadetin asıl gayesi olan takva, Yaratanın azamet ve ihtişamı karşısında, insanın hayranlık, dehşet ve ürpertiyle, aşk ve muhabbet duygularıyla hemhal olma hâlidir. İnsanı bir manevi eğitim sürecine taşıyan oruç, kulu, kısa sürede iyiliklere sevk eder. Oruç sayesinde imanın lezzetine varan mümin, nefsinin doyumsuzluğunu manevi gıdayla bastırır. Kalplerin ancak Allah’ı anmakla huzur bulduğunu anlar (Ra’d 13/28)” şeklinde konuştu.

Orucun diğer ibadetlerden, Allah’ı sürekli hatırlama imkânı veren bir ibadet olması nedeniyle ayrıldığını söyleyen Doç. Dr. Güldane Gündüzöz, “Çünkü oruç, imsak ve iftar vakti arasında geniş bir zamanda ifa edilen bir ibadettir. Hatta Ramazan gecelerindeki sahurları ve teheccüd namazlarını da dikkate aldığımızda orucun gündüzden gecelere uzanan bir ibadet olduğu görülür” ifadelerini kullandı.

Oruçla beraber açlık çeken insanın; yoksulun ve muhtacın durumunu anladığına dikkat çeken Doç. Dr. Güldane Gündüzöz, “Eskilerin “kanaat gibi devlet olmaz” diye methettikleri kanaat, bu kutlu ayda tekrar kapımızdan evlerimize girer. Açlık çeken insan; yoksulun, muhtacın durumunu anlar ve kanaat etmenin önemini daha iyi kavrar. Artık israf edemez olur. Allah Resûlü’nün “Kanaat bitmeyen bir hazinedir (Beyhakî, Zühd, 2/88)” sözü müminin kulaklarında yankılanır. Nimetin eskisinden daha çok kadrini bilen insan, Allah’a olan şükrünü artırır. Hırsın mahrumiyete, kanaatin rahmete vesile olduğunu anlar. Böylece sevgili Peygamberimizin “iktisat eden geçim sıkıntısı çekmez” (İbnEbîŞeybe, el-Musannef, 5/331) müjdesi hayatında tezahür etmeye başlar. Oruç, insanı gaflet, şehvet ve firkat girdabından çıkarıp, hikmet, ibadet ve hayâ surlarıyla çevrili kulluk hisarına ulaştırır” diye konuştu.

Doç. Dr. Güldane Gündüzöz, “Oruç Ramazan’ın ve Kadir gecesinin kadrinin insan tarafından anlaşılması sayesinde ona zaman bilinci aşılar. Gece ibadetine kalkmaması için şeytanın ense köküne attığı düğümleri, kıldığı teravih namazlarıyla ve Ramazan gecelerinde eda ettiği teheccüd namazlarıyla birer birer çözmeyi öğrenen insan, hayatını disipline etmenin mutluluğunu yaşar. Bu ay onun Rabbine iltica ederek, günahlarının bağışlanması için hayat yoluna yerleştirilmiş fırsat ve hazinelerle doludur. İnsan bu hazineleri hep bu ayda devşirir, Kur’ân üzerinde hiç olmadığı kadar düşünme imkânı bulur. Ramazan’ın, getirdiği bereketle, günahların kalp ve beyin üzerinde örttüğü perdeyi kaldırmasıyla insan, bazı ayetleri sanki ilk kez duyuyormuş gibi Kur’ân ikliminde yolculuğa çıkar, ölümün çok yakınlarda bir yerlerde olduğunu hatırlar. İnsan, rızkının bereketlendiğini, aç kalsa da maddeye karşı tarif edilemez bir tokluk hissinin tüm benliğini kapladığını görür. Bunu gördükçe damarlarında kanla beraber iman, izan ve idrakin hayat ırmakları olup aktığını hisseder. Oruç bedenin zekâtı olarak, vücutta birikmiş zararlı unsurların defi için metabolizmaya büyük bir imkân sağlar. İnsanın, vücudunu diğer canlılardan daha farklı, madde ve mananın sırlı ve ahenkli bir birleşimi olarak görmeye başladığı bu ayda, vücutlar yenilenir, dimağlar parlar… “Oruç tutunuz ki sıhhat bulasınız” sözünü teyit edercesine ruhumuz ve bedenimiz sağlık bulur (Münzirî, Tergîb, 2/206)” dedi.