03 Kasım 2016

Sahih Din Anlayışını Yeniden Anlatmaya İhtiyaç Var

           Üniversitemiz Yahya Kemal Konferans Salonu’nda ‘Cami ve Kitap’ konulu panel düzenlendi. Üniversitemizin İslami İlimler Fakültesi ve Kırıkkale İl Müftülüğü tarafından düzenlenen panelde İslam tarihinde ve medeniyetimizde cami ve kitap birlikteliği öğrencilerimize, akademisyenlere ve misafirlere anlatıldı.

Açılış konuşmasını yapan Kırıkkale İl Müftüsü  Bekir Gerek , “Camiler yeryüzünde Allah’a en sevimli olan yerlerdir. Yeryüzünün cennet bahçeleridir. Allah’ın adının en çok anıldığı, Allah’a secdelerin ve topluca ibadetlerin yapıldığı kutsal mekanlardır. Birlik ve beraberliğin, barışın ve kardeşliğin ilham kaynağıdır. Cennet vatanımızın manevi tapularıdır. Okunan ezanlar ve selalar ise bağımsızlığımızın en güzel ilham kaynağıdır. Bunun en canlı örneğini 15 Temmuz’da yaşadık.” dedi.

 İslam Medeniyetinde Cami ve Kitap Ayrı Düşünülemez

Kitabın cami ile buluşmasının Hz. Peygamber (SAV) dönemine kadar uzanan bir buluşma olduğunu belirten Kırıkkale İl Müftüsü  Bekir Gerek, “Kuranın ‘Oku’ emri sadece Kuran okumak değildir. Kuranın yanında kainatı okumak, hayatı okumak, kendini okumak, ahireti okumak, din ve sosyal ilimler, fen ilimleri de okumaktır. Bizim medeniyetimizde medreselerin, okulların bağımsız inşasından önce eğitim ve öğretim merkezi camiler ve mescidler olmuştur. Dolayısıyla İslam medeniyeti cami ile kitabın birbirinden ayrı düşünülemeyeceği bir medeniyettir. Diyanet İşleri Başkanlığı toplumumuzun dikkatini okumaya çekmek, caminin huzurlu atmosferi ile kitabın güvenli limanı arasında bir ilişki kurarak medeniyetimize atıfta bulunmak adına bu yıl Camiler Haftası’nın temasını cami ve kitap olarak belirlemiştir.” şeklinde konuştu.

İçinden Geçtiğimiz Dönem Camileri, Din Görevlilerini Daha Bir Öne Çıkarıyor

Kırıkkale İl Müftüsü  Bekir Gerek’in ardından konuşma yapan Rektörümüz Prof. Dr. Ekrem  Yıldız, “Diyanet İşleri Başkanlığımızın çok hayırlı faaliyetleri var. Bunlardan biri de camileri bir toplum merkezi haline getirme projesi. İçinden geçtiğimiz dönem camileri, din görevlilerini daha bir öne çıkarıyor, çıkarmalıdır. Çünkü yaşadığımız tablo adına dini cemaat denen bir tablonun oluşturduğu sakat tablodur. Bu tabloyu düzeltmek, İslami ilimler fakültelerimize, ilahiyat fakültelerimize, Diyanet İşleri Başkanlığımıza, müftülüklerimize, din görevlilerine düşüyor. Dini, sahih din anlayışını  yeniden anlatmaya ihtiyaç var. Bu yüzden biz bu sene , İslami ilimler fakültemizdeki hocalarımızla bir araya geldik. 2016-2017 yılında sahih din anlayışı bağlamında konferanslar vereceğiz, toplantılar düzenleyeceğiz. Bir program belirlendi, konular belirlendi  ve inşallah alanının uzmanı  konuklar gelecek.  Gönül ister ki bu programlara bütün öğrencilerimiz iştirak etsin. Buna hepimizin ihtiyacı var.” dedi.

Konuşmaların ardından panel kısmına geçildi. Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof .Dr. Eyüp Baş’ın yönettiği panelde Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi  Prof. Mehmet Akkuş ve Üniversitemizin İslami İlimler Fakültesi  Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Davut Şahin panelist olarak yer aldı.

         Cami ile  Kitabı Birleştirmek Lazım

Dini edebiyatımızda cami ve kitap kültürü üzerine konuşan  Prof. Dr. Mehmet Akkuş “Günümüzde kitabın camiden uzaklaştırıldığı görülüyor. Eskiden caminin yanında bir kütüphane vardı, onun yanında tekke ya da zaviye vardı ve onun yanında da medrese vardı. Hepsinin ana malzemesi de kitaptır.  Günümüzde artık bu böyle değil. Demek ki biz kütüphaneleri, kitapları camilerden uzaklaştırdık. Günümüzün hatası şudur: Kitap okurken kitabı anlayıp anlamadığımızı bilmiyoruz. Cami ve namaz bizi kötülüklerden uzaklaştıracaktır. Biz camiyi imar eden bir milletiz ama caminin bizi imar etmediğini görüyoruz. Biz teraziyi tutturamıyoruz. Bu ölçüyü sağlayamıyoruz. Cemaat caminin içini değil de bahçesini seviyor, orada da kitap yok. Dolayısıyla cami ile kitabı, kitapla; kitap okuyanı ve dinleyeni birleştirmek lazım.” dedi.

         Ehli Suffe’nin Günümüze Örnek Olacak Özellikleri

Üniversitemizin İslami İlimler Fakültesi  Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Davut Şahin, Suffe gençlğinin günümüz gençliğine örnek olacak niteliklerini anlattı. Muhammed Hamidullah’ın ifadesiyle Suffe’nin İslam’ın ilk üniversitesi olduğunu belirten Yrd. Doç. Dr. Davut Şahin “Suffe, Mescidi Nebevi’ye bitişik gölgeliğin adıdır. Evi olmadığı için orada barınan insanlar var. Ayrıca evi olduğu halde Hz. Peygamber’den (SAV) dini eğitim ve öğretimini bizzat almak, Kuran vahyini öğrenmek, dinlemek amacıyla Allah rızası için orada bulunan insanlar var.” dedi.

Suffe ehlinden alacağımız örneklerin çok önemli olduğunu vurgulayan  Yrd. Doç. Dr. Davut Şahin “Suffe gençliğinin günümüze örnek olacak ilk özellikleri davalarının olmasıdır. Kendimize sormalıyız: Bizlerin Allah yolunda olduğumuzu sözlerimiz ve davranışlarımız ne kadar gösteriyor? Suffe gençliğinin ikinci örnek özelliği ehliyet ve liyakat sahibi olmalarıdır. Ehli Suffe dönemlerine iz bırakan ve sonrasında da İslami ilimlerde kaynak olan kimselerdir.  Ehliyet ve liyakat sahibi olmak o kadar önemlidir ki Hz. Peygamber (SAV) kıyametin kopma nedenini liyakatsiz ve ehliyetsiz kişilerin iş başına gelmesi olarak bize ifade etmektedir. Bu sebeple Ehli Suffe’nin liyakat ve ehliyet hususu bizim için önemli bir örnektir. Alacağımız üçüncü örnek ise ilim ve haya birlikteliğidir. İlim ehli olan Suffe gençliği ilimlerini haya ile süslemişlerdir. Dördüncü örnek ise ilim ve ibadet birlikteliğidir. Caminin bir kısmında yer alan Ehli Suffe ibadeti kesinlikle bir namaz, oruç olmaktan öte görerek ilim öğrenmenin de bir ibadet olduğunu yaşayarak göstermişlerdir. Beşinci örnek ise ilim ve amel birlikteliğidir. İlimsiz amel, amelsiz ilim olmaz. Cami ve kitap denildiğinde Ehli Suffe’nin bu özellikleri aklıma geliyor.” diyerek sözlerini tamamladı.