26 Ocak 2023

Üniversitemiz Senatosu Olağanüstü Gündemle Toplandı

Üniversitemiz Senatosu, kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’e karşı Avrupa’da yapılan kabul edilemez eylemleri görüşmek üzere olağanüstü toplandı. Merkezi Derslikler binasında yapılan toplantıya Rektörümüz Prof. Dr. Ersan Aslan, Rektör Yardımcılarımız Prof. Dr. Mehmet Başalan ve Prof. Dr. Erol Yılmaz, Genel Sekreterimiz Dr. Öğr. Üyesi Şevket Evci ve senato üyelerimiz katıldı.

Toplantıda senato üyelerine hitap eden Rektörümüz Prof. Dr. Ersan Aslan, “Batı dünyasında medeniyetimize karşı yapılan saldırılar var. Bir ülkede başlayan ve sonra başka bir ülkede devam eden saldırıları Türk-İslam Medeniyetine ve özelde Türkiye’ye karşı bir saldırı olarak görüyorum. Günümüzde hem bölgesinde hem de dünyada söz sahibi olan bir Türkiye var. Geçmişte Nuri Demirağ’ın uçak üretimini ve Şakir Zümre’nin silah üretimini  engelleyen odaklar şimdi de yerli ve milli teknolojik ürünler üretmemize, Türkiye’nin bölgesinde ve uluslararası alanda etkili olmasına engel olmak istiyorlar. Geçmişimize ve günümüze bakıp genel bir değerlendirme yaptığımızda sürekli olarak siyasi, ekonomik ve teknolojik güç olmamıza engel olmaya çalışan birileri olduğunu görüyoruz. İçeridekilerle bir şekilde mücadele edebiliyoruz ancak dışarıdakiler kutsal değerlerimiz üzerinden ülkemize saldırıyor. İsveç ve Hollanda’da kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’in yakılması gibi. Neden Türkiye’ye bir saldırı olarak değerlendiriyorum? Çünkü yapılan saldırılara ve haksızlıklara bizden başka yeterince ses çıkaran yok. Yaşanan olayları tel’in etmek, tartışmak ve kamuoyu açıklaması metni oluşturmak üzere senatomuz bugün olağanüstü toplandı. Senato olarak hazırladığımız deklare edeceğiz” dedi.

Yapılan menfur saldırılara ilişkin görüşlerini paylaşan Rektörümüz Prof. Dr. Ersan Aslan, Rektör Yardımcılarımız Prof. Dr. Mehmet Başalan ve Prof. Dr. Erol Yılmaz, Genel Sekreterimiz Dr. Öğr. Üyesi Şevket Evci ve senato üyelerimiz tarafından ortak bir kamuoyu açıklaması metni oluşturuldu.

 

Metinde şu ifadelere yer verildi:

 

KAMUOYU DUYURUSU

 

Her insan, yaşamın kutsallığına adanmış evrensel hak ve değerlere sahiptir. Devletlerin iç meselesi olarak görülen insan hakları, Avrupa’daki yıkımlar sonrası başlıca uluslararası sorun haline gelmiştir. Sorunu aşma gayretiyle Avrupa Konseyi üyesi devletler tarafından Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi imzalanmıştır. Pek çok temel hakkı içeren Sözleşme kapsamında, ifade, düşünce, vicdan ve din özgürlükleri de yer almaktadır. Öte yandan, özgürlüklerin sınırsız kullanımının yaratacağı tahribatlar da Sözleşme kapsamında dikkate alınarak, yasayla getirilmesi şartıyla ve özgürlüklerin korunabilmesi amacıyla sınırlamalar öngörülmüştür. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, verdiği kararlarda inanç sahiplerinin dini değerlerine saldırı mahiyetinde olan ifadelerin Sözleşme kapsamında korunamayacağına karar vermiştir. Bu çerçevede, nefret söylemi içeren ifadeler de, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamında koruma alanı bulamazlar. Çünkü ifade özgürlüğü, yararlananlar açısından ödev ve sorumluluklar da barındırır. Sözleşme, hoşgörüsüzlük üzerine kurulu, kini yayan ve haklı gösteren, buna teşvik eden ve ilerleten ifade biçimlerinin tamamının yaptırıma tâbi tutulması gerektiğini ve hatta cezalandırmanın gerekli olduğunu belirtir.

 

Nefret söylemi suçları açısından İslam ve Türk düşmanlığı sıklıkla özellikle Batı dünyasında gündem olmaktadır. Temelinde farklı inançlara ve insan haklarına saygı olan hakça bir düzenin ve barış kültürünün dünyamızda egemen olması amacıyla Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın önderliğinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 15 Mart, “Uluslararası İslamofobi ile Mücadele Günü” olarak kabul edilmiştir. Buna karşı halen dünyada barışı ve insanların güvenlik ve huzurunu tehdit eden İslamofobiyle ve ırkçılıkla mücadelenin yeterli düzeyde olmadığı görülmektedir. Yaşadığımız günlerdeki gelişmeler ayrımcılığın en bariz türlerinden biri olan İslam karşıtlığının derinleştiğini ve Müslüman bireylere ve gruplara yönelik ayrımcı tutumların yoğunlaştığını göstermektedir.

 

Farklılıkları kabullenmenin ötesinde onları benimsemeyi, farklı olanla toplumsal yaşam içinde barış içinde etkileşime ve iş birliğine girmeyi içeren “birlikte yaşama kültürü”; farklı din, kültürel değer veya düşüncelere sahip kesimlerin, birbirlerinin varlığını kabullenmesini ifade eden “birlikte var olma” kavramından daha fazlasıdır. Tarihi gerçekler göstermektedir ki, Batı medeniyeti bu kültürü inşa etmede İslam medeniyeti kadar başarılı olamamıştır. Büyük bölümü Müslüman toplumlardan olmak üzere, Batı’da önemli sayıda göçmenlere karşı da, ön yargı ile nefret ve saldırı suçlarının yüksek düzeyde varlığı söz konusudur. Tarihte, birlikte yaşama kültürünü sağlıklı biçimde kuramayan Batı medeniyeti, günümüzde “öteki” gördüklerinin kabullenilmesi, toplumla bütünleşmesi ve onlara saygı ve hoşgörü gösterilmesi hususlarında ciddi sorunlar yaşamaktadır.

 

İsveç’teki menfur hadisenin müsebbibi olan ırkçı politikacının ölüm tehditleri aldığı hususundaki medyatik hezeyanlarının Danimarka ve İsveç makamlarını durumun vahameti ve açık tehlike konusunda harekete geçmeye ikna edememesi, ülkelerinde doğması muhtemel kamu düzenini zedeleyici hadiselerin İslamofobik politikalara payanda edilmek istendiğinin açık göstergesidir.

 

Kırıkkale Üniversitesi Senatosu olarak, evrensel hukuk kaidelerini alçakça ihlâl eden saldırıyı esefle kınıyoruz. Başta ulusal ve uluslararası akademik camia olmak üzere, vicdan sahibi herkesi birlikte yaşama kültürünü tahrip eden her türlü eyleme, nefret söylemine ve İslamofobiye karşı birlik olmaya çağırıyoruz.

 

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

 

KIRIKKALE ÜNİVERSİTESİ SENATOSU