Üniversitemiz
İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi bölümü
tarafından “Cumhuriyet’in 100. Yılında Kent ve Çevre Politikaları” konulu
etkinlik düzenlendi. Moderatörlüğünü Üniversitemiz Siyaset Bilimi ve Kamu
Yönetimi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Hasan Yaylı’nın yaptığı etkinliğin
konuşmacıları, Prof. Dr. Ruşen Keleş ve Prof. Dr. Kemal Görmez’di. Etkinliğe
akademik ve idari personelimiz ile öğrencilerimiz katıldı.
Kentleşme
hakkında temel bilgiler vererek, kentleşmenin nasıl daha iyi hale geleceği
hakkında bilgiler veren Prof. Dr. Ruşen Keleş, “Kentleşme kendi haline
bırakılırsa mı daha iyi sonuçlar elde edilir yoksa devlet bir şekilde bunlarla
ilgili politikaları yönlendirmeli mi? Ya da müdahale etmeli midir? Bu
Türkiye’de öteden beri tartışıldı. Askeri müdahalenin sonrasında, Türkiye’de
Devlet Planlama Teşkilatı kuruldu ve beş yıllık planlar hazırlanmaya başladı.
11-12 tane kalkınma planları hazırlandı ama özellikle 1980’den itibaren
Dünya’da küreselleşmenin bütün etkilerini gösterdiği yıllardan itibaren bu
planlar yapıldı. Fakat kâğıt üstünde kaldı demek abartma olmaz. 2000’li
yıllardan sonra plan karşıtlığı nedeniyle Devlet Planlanma Teşkilatı, Kalkınma
Bakanlığı içinde eritildi, yetkileri devredildi ve daha sonra da ortadan
kaldırıldı. Artık plan yok ama farklı düzeylerde plan yapılıyor Türkiye’de.
Özellikle kentler söz konusu olduğunda akla gelen ilk plan şekli, Belediyelerin
yapmakta olduğu imar planlarıdır. Arsa ve arazi, imar planlarının üzerinde
yapıldığı çok önemli bir doğal kaynak. Arsa miktarı artırılamayan bir şeydir.
Toprak, yıllar geçiyor bir milimetre toprak oluşuyor. Jeomorfologlar açık bir
şekilde bunu söylüyorlar. Bazı kimseler; öğretim üyeleri, öğrenciler hatta
siyaset adamaları arsa üretmekten bahsederler. Bu çok yanlıştır. Sakın arsa
üretmek demeyiniz. Arsa üretilebilen bir meta olsaydı o zaman imar planlarını
uygulamak, şehirleri düzenli geliştirmek çok ucuza mal olurdu. Arsa sanki
üretiliyormuş gibi izlenim veren olay ise belli bir metrekare toprak üzerinde
izin verilen yapı, yüksekliği dikkate alındığı zaman sanki her katta 5000 metre
arsa üretiliyormuş gibi bir izlenim ortaya çıkıyor. Burada üretilen arsa değil,
mekândır. Buna mekân üretmek demek daha doğru olur. Arsa üretmek demekten
kaçınmak gerekmektedir. Arsa kentsel topraktır. Parseller kentsel topraktır.
Onlar üzerinden inşaata izin verilir. Arazi denildiğinde, kırsal nitelikteki
toprak akla gelebilir. Onun için arsa denildiğinde, bu kentsel anlamda toprağı
anlatmakta olduğu için arsa kelimesinin başına bir öneri olarak kentsel arsa
demekten de kaçınınız. Arsa zaten kentsel niteliklidir diye belirttim. Başına
böyle bir sıfat eklemeye gerek yoktur. Belediyeler üzerinde devletin bir
vesayet yetkisi vardır. Anayasamızın 127. Maddesine göre devlet yerel
yönetimler üzerinde denetim ve gözetim yetkisi uygular. Devlet bunu toplum
yararını korumak üzere yapar. Bu vesayetin ölçüsünün kaçırılmaması gerekir.
Bugün ayrıca Yahşihan Belediye Başkanımızla beraberdik, bir sokağa benim adımı
verdi. Kendisine ve Sayın Valimize çok müteşekkirim” diye konuştu.
Prof.
Dr. Kemal Görmez ise çevre kirliliğinin bireylerin yaşam biçimiyle alakalı
olduğunu söyleyerek, “Çevre kirliliği dediğimiz şey geometrik olarak artıyor ve
biz çevre kirliliğinde sınıfta kalmış durumdayız. Bizim derdimiz sadece çöp, yeşil alan,
çimenlere basma vb. konuları ile ilgili değil; bizim derdimiz kendi yaşam
biçimimiz ile ilgilidir. Biz aydınlanma
ve ardından modernite ile birlikte insanı, bireyi de yok ettik. Hepimiz birer mal ve hizmet tüketici
konumundayız. Bana sorulursa en büyük çevre sorunu da budur. Neden? İktisat profesörleri, iktisadı şöyle
tanımlarlar: Sınırlı kaynaklarla sınırsız ihtiyaçların giderilmesi sanatıdır.
Böyle bir tanım mümkün değildir. İnsanoğlunun iki temel ihtiyacı vardır. Biri
beslenme, diğeri de üremedir. Diğer ihtiyaçların hepsi üretilmiştir. Temel
ihtiyaçlar dışındaki durumları, Kapitalizm ihtiyaç haline getirmektedir.
Kapitalizm; silah satmak için savaş çıkarıyor, ilacını satmak hastalık yayıyor.
Bizler, aydınlanma paradigmasının modernize yaşam biçiminden kurtulmadığımız
sürece bu illetten kurtulamayız. Bunları da bireysel olarak yapamayız. Ya
topluca mevcut tüketim kültürünü yok eden organik bir dünya görüşüne döneceğiz
ya da böyle devam edeceğiz” dedi.
Etkinlik
soru-cevap kısmının ardından, konuklara plaketlerinin verilmesiyle sona erdi.









