Üniversitemiz Hemdert
Topluluğu ile Bilim ve Sanat Topluluğu tarafından “Türkiye Yüzyılında
Çevirmenlik Mesleğinin Evrimi: Geçmiş, Günümüz ve Gelecek” konulu etkinlik
düzenlendi. Prof. Dr. Yusuf Polat ve Doç. Dr. Sezer Yılmaz’ın konuk olduğu
programa akademik ve idari personelimiz ile öğrencilerimiz katıldı.
“Çeviribilime Genel Bir
Bakış” adlı sunumunu dinleyenlerle paylaşan Prof. Dr. Yusuf Polat, “Teknoloji ile
çeviride 3 temel şey değişti. Çeviri; aşırı emek gerektiren bir iş iken artık çevirinin
aşırı emek getiren kısmı bitti. Aşırı zaman harcama gerektiren bir iş iken
teknoloji ile bu kısmı da bitti. Geriye
hem hızlı yapıyoruz hem daha az emek harcıyoruz derken bunun sonucu olarak hem
de daha nitelikli işler çıkarmış oluyoruz. Nasıl? Yapay zekâ sayesinde. Eğer
yapay zekâ bu işi yapabiliyorsa bize ne gerek var? Şunu hiç unutmamak gerekir
hesap makinesi icat edildiğinde matematik ortadan kalkmadı; daktilo icat
edildiğinde okuma- yazma, eğitim ortadan kalmadı. O zaman biz ne
yapacağız? Çeviri dediğimiz bir süreç.
Bilgiyi alımlıyoruz, yorumluyoruz, anlamlandırıyoruz, seçenekleri belirleyip
karar veriyoruz. Süreç hiçbir zaman tamamlanmıyor ve son olarak denetlenmesi
gerekiyor. Çevirinin bitmiş olması için denetleme muhakkak olması gerekir. Bunu
yapabilecek nitelikte çevirmenlere ihtiyaç var.” diye konuştu.
Prof. Dr. Yusuf Polat, “Çeviriden
söz edildiğinde tarihsel süreçte ilk tartışma, çeviri acaba bir bilim mi yoksa
sanat mı? Tartışmasıyla başlamıştır.
Nedensiz bir tartışma değil çünkü bireyler dil öğrendikten sonra hemen
herkesin aklına çeviri yapmak geliyor. Bazıları beğeniliyor bazıları
beğenilmiyor. Çok karmaşık çok yönlü bir çalışma alanı olduğu için ilk sorulan
soru çeviri bilim midir sanat mıdır? Olmuştur. Sonuç olarak varılan nokta, çeviri
ve diğer alanlarının tamamı her zaman iki ana alan etrafında durmuştur. Kuramcıların çalıştığı kuramsal alan; diğeri ise
uygulamacıların çalıştığı uygulama alanı. Döngüsel olarak birbirlerini
desteklerler. Hal böyle olunca çeviri kuramları da böyle gelişmiştir. Bilinçli
bir çevirmen olmak için, derin yapı, yüzey yapı, dönüşüm, temel dönüşüm,
zorunlu dönüşüm gibi çok önemli kavramlar var. Eğer bunlar öğrenilirse bilinçli
bir çevirmen olabilirsiniz.” dedi.
Doç. Dr. Sezer Yılmaz, “Yapay Zekâ Tabanlı
Makine Çevirilerinde Yeni Trendler: Geleceğin Yenilikçi Yaklaşımları” adlı
sunumunu dinleyenlerle paylaştı. Doç. Dr. Sezer Yılmaz, “Teknolojinin
gelişmesiyle birlikte yapay zekâ pek çok alanı etkiledi. Hukuk, tıp, endüstri,
finans gibi alanları etkilemiştir ve etkilediği diğer bir alansa çeviri
alanıdır. Bu durum çevirmenlerin bir kısmını kaygılandırırken aslında çeviri
dünyası önemli bir aşama kaydetmiştir.
Bu açıdan makine çevirisinin tarihçesi hakkında bilgi sahibi olmakta
fayda var. Makine çevirileri ile ilgili ilk çalışmalar Amerika Birleşik Devletleri’nde,
1950’lerde başladığı bilinmektedir. 1952 yılında ilk makine çevirisi konferansı
düzenlenmiş ve Ocak 1954te ilk çeviri sistemi gösterimi yapılmıştır. 1954’te
yapılan Georgetown deneyi Georgetown ve IBM ortaklığıyla gerçekleştirilen bir
deney. Bu sistemin hafızasında 6 gramer kuralı ve 250 kelime vardır. 1950’li
yıllarda yapay zekâ ile ilgili çalışmalar ayrı bir araştırma alanı olarak kabul
edilmeye başlanmıştır. Makine çevirilerinde çıktı kaliteleri makine çeviri
modellerine göre farklılık arz etmekte ve modeller geliştirildikçe çıktı
kaliteleri artmaktadır. Söz konusu modeller yazılım geliştiricileri ve
çevirmenlerin iş birliği ile geliştirilmektedir. Makine çevirilerini genel
olarak 3 başlıkta inceleyebiliriz. Birincisi kural tabanlı makine çevirisi,
istatistiksel makine çevirisi, nöral(sinirsel) makine çevirisi yani yapay zekâ
destekli çevirisidir.” dedi.
Makine çevirilerinin
avantajları ve dezavantajlarına değinen ve yapay zekânın çevirmenin yerini alıp
almayacağını dinleyenlere ifade eden Doç. Dr. Sezer Yılmaz, “Makine
çevirilerinin avantajları; çeviri süresini daha hızlı tamamlayarak zaman
tasarrufu sağlayabilir, insan çevirisine göre daha maliyetsiz veya daha az bir
maliyetle çeviri çıktısı sunabilir, son teknolojilerle beraber kendini sürekli
geliştirebilir. Dezavantajları ise kültürel değerlere ve normlara uygun çeviri
sunmayabilir, İngilizce dışındaki Arapça- Türkçe vb. dillerin yapılarını tam
olarak çözümleyemediği için zayıf çeviriler sunabilir. Yapay zekâ, çevirmenin
yerini alır mı sizce? ChatGPT gibi dil modelleri, çeviri modellerinde yardımcı
olabilir ancak tam anlamıyla bir çevirmenin yerini alması mümkün değildir. Dil
modelleri, geniş bir dil bilgisi dağarcığına sahip olsalar da dilin
inceliklerini, kültürel bağlamlarını ve dildeki kelime nüanslarını tam olarak
anlaması ve doğru bir şekilde çevirmesi konusunda kısıtlamaları vardır. Yapay zekâ
destekli çeviri teknolojileri, dil çevirisi süreçlerini otomatikleştirmek ve
hızlandırmak için kullanılan teknolojik araçları içerir. Bu teknolojiler,
geleneksel çeviri yöntemlerine göre daha hızlı ve geniş kapsamlı çeviri yapma
yeteneğine sahiptir. Mütercim ve tercümanlık eğitiminde öğrencilere bu
teknolojileri etkin bir şekilde kullanma becerisi kazandırmak onların rekabet
avantajını artırabilir. Genel olarak yazılımların tasarım dili İngilizce olduğu
için Arapça ve Türkçe dillerinde İngilizcede olduğu kadar verim alınmayabilir.
Dillerin yapıları yapay zekâ destekli çeviri çıktılarının kalite oranını
değiştirmektedir. Arapça Türkçe özelinde yapay zekâ çıktılarının birçok diğer
dille oranla daha küçük kalitede çıktığı söylenebilir. Bunun muhtemel sebebi
dillerin yapıları ile ilişkilendirilmektedir. Türkçenin eklemeli bir yapısının
olması ve karmaşık zaman kiplerine sahip olması yapay zekâ çıktılarının
kalitesini etkileyecek gerekçeler arasında yer almaktadır.” şeklinde konuştu.
Konuşmaların ardından
program, toplu fotoğraf çekimi ile son buldu.



