Üniversitemiz
Tıp Fakültesi Sosyal Pediatri Bilim Dalı Başkanı ve Çocuk Koruma Birimi Başkanı
Prof. Dr. Selda Bülbül tarafından ‘ Çocuk İstismarı’ konulu konferans verildi.
Çocuk Hakları Topluluğu tarafından Yahya Kemal Salonu’nda düzenlenen etkinliğe
Kırıkkale Barosu Çocuk Komisyonu avukatları Murat Turan, Yasin Torunoğlu ve
öğrenciler katıldı.
Çocuk
istismarının toplumsal bir sorun olduğunu ifade eden Prof. Dr. Selda Bülbül,
“Çocuk hakları 1928 yılından bu yana Atatürk’ün imzaladığı Cenevre Beyannamesi,
ardından 1958 yılında Birleşmiş Milletler tarafından düzenlenen Çocuk Hakları
Beyannamesi ve 1989 Çocuk Hakları Sözleşmesi ile sık sık gündemde olan bir
konudur. Söze gelince çocuklarla ve çocuk haklarıyla ilgili herkesin ağzında
güzel sözler olsa da eylem noktasında pek de iyi değiliz. Yapılan araştırmalar
şiddet olaylarını gerçekleştiren kişilerin yaş ortalamasının düşmeye
başladığını gösteriyor. Ne yazık ki bu şiddet olayları neticesinde çok fazla
çocuk hayatını kaybediyor, fiziksel ve ruhsal olarak zarar görüyor. Ülkemizde
istismar oranını artıran ana nedenler göçlerin fazla olması ve sosyo-ekonomik
problemlerdir. Çocuk gibi pırıl pırıl, tertemiz bir varlıkla şiddet gibi
kapkaranlık bir şeyi yan yana koymak mümkün değil gibi görünse de çocuk ve
şiddet iç içe yaşamaktadır. Çocuk istismarı hepimizi ilgilendiren sosyal bir
hastalıktır. Bilerek ya da bilmeyerek bireyin, kurumun, toplumun çocuğa yaptığı
istismardır. Eğer 14 yaşındaki kızın evlenmesine toplum göz yumuyorsa bu
toplumsal istismardır. Okul dayağa göz yumuyorsa bu kurumsal istismardır.
İstismar fiziksel, ruhsal, cinsel, ekonomik yönden olabilir. Bunları bilirsek
çocukların istismarla karşılaşabileceği yerleri fark edebiliriz” dedi.
Dayak Bir Disiplin
Yöntemi Değildir
Çocuğa
uygulanan fiziksel ve sözlü şiddetin, başkalarıyla sürekli kıyaslanmasının
çocuğun duygusal gelişimine zarar vereceğini belirten Prof. Dr. Selda Bülbül,
“Çocuğun gelişimini engelleyecek olumsuz sözler söylemek veya aşırı beklenti
içinde olmak, çocuğu sevmediği ve ilgilenmediği bir alana zorla yönlendirmeye
çalışmak, çocuğu yok saymak, onunla ilgilenmemek, sözlerine ve hareketlerine
tepki vermemek duygusal istismardır. Ülkemizdeki problemlerden birisi de
dayağın bir disiplin yöntemi olarak görülmesidir. Zaman zaman okullarda da
yaşanan bu durum hiçbir şekilde kabul edilemez. Dünyanın bazı ülkelerinde bir
öğretmen çocuklara sesini yükseltmeyeceğine ve çocuğu duygusal yönden istismar
etmeyeceğine dair sözleşme imzalayıp öyle göreve başlıyor” şeklinde konuştu.
Cinsel İstismar Çocuğa
Fiziksel ve Ruhsal Olarak Ciddi Zarar Verir
Prof.
Dr. Bülbül, cinsel istismarın saptanması en zor olan istismar türü olduğunu
belirterek,” Çünkü cinsel istismar dünyanın bir çok yerinde konuşulması ve
duyulması istenmeyen, saklı kalması istenen bir şey olarak karşımıza çıkıyor.
Cinsel istismar her yerde çocuğun başına gelebilir. Çünkü çocuklar ilgiye ve
sevgiye muhtaçlar, savunmasızlar, kolay yönlendirilebiliyorlar ve tehditle
korkutulabiliyorlar. Konuyla ilgili yapılan çalışmalar istismarcıların
%96’sının erkek ve %80’inin çocuğun tanıdığı birisi olduğunu gösteriyor.
Teşhircilik, röntgencilik, cinsel dokunma, cinsel içerikli konuşmalar da cinsel
istismardır. Boşanma, şiddet, alkol ve madde kullanımı olan ailelerde cinsel
istismar biraz daha sık görülüyor. Sadece bir kez bile olsa cinsel istismar
çocuğun ruhsal ve fiziksel sağlığına ciddi zararlar verir” dedi.
Sürekli Şiddet Gören Çocuklar Bunu Başkalarına da
Uygulayabilir
Prof.
Dr. Selda Bülbül istismarın daha ileri boyutlara gitmemesi, çocuğun fiziksel ve
ruhsal sağlığının korunması adına istismara uğrayan çocukları tanımada yardımcı
olacak bilgileri dinleyicilere anlattı. Öğrencilerimizin meslek hayatlarında
böyle vakalarla karşılaşabileceklerini ifade eden Prof. Dr. Bülbül, “Herhangi
bir yaralanmayla, travmayla yanınıza getirilen çocukla ilgili olarak başkaları
tarafından anlatılan hikayenin gerçekliğini sorgulayın. Anlatılan olayda
çelişkili ifadeler varsa, hikaye ile yaralanmanın derecesi birbirini tutmuyorsa
istismardan şüphelenin. Çocuğun vücudunda olmaması gereken yerlerde
yaralanmalar, lezyonlar olup olmadığına bakın. Hasta kayıtlarında çocuğun sık
sık travma nedeniyle hastaneye geldiğini görüyorsanız mutlaka şüphelenin.
İstismara uğrayan çocukların davranışlarında aşırı saldırganlık, çekingenlik
görülebilir. Sürekli istismar edilen, aşağılanan ve şiddet gören çocuklar bunu
başkalarına da uygulayabilir. Sürekli sevgi, şefkat görmek ister. İstismar
edildiği yerden uzak kalmaya çalışır ve oraya gitmek istemez. Uykusuzluk ve
psikolojik kökenli fiziksel rahatsızlıklar yaşayabilir” dedi.
Çocuk
istismarını önlemek için yapılması gerekenleri anlatan Prof. Dr. Bülbül “Bilgi,
bilinç ve farkındalığı artıracak faaliyetler düzenlenmelidir. Tıbbi ve
toplumsal sosyal destek sistemlerini güçlendirmeli ve hukuksal yaptırımları
sağlamalıyız. Gerekli durumlarda ilgili kamu kurum ve kuruluşlarını uyarmalı ve
bilgilendirmeliyiz. Çocuklara inanarak ve güvenerek onların yardım çağrılarını
cevapsız bırakmamalıyız” dedi.
Program
Çocuk Hakları Topluluğu tarafından Prof. Dr. Selda Bülbül’e plaket verilmesi ve
toplu fotoğraf çekilmesiyle sona erdi.
