Ankara
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Onat
Üniversitemizde ‘İlahiyat Bilimleri ve Eleştirel Düşünce’ konulu konferans
verdi. İslami İlimler Fakültemiz ve
İlahiyat Topluluğu tarafından Yahya Kemal konferans salonunda düzenlenen
programa akademisyenler ve öğrencilerimiz katıldı.
İslam İlim Geleneğinde
Din İlimi, Dünya İlimi Gibi Bir Ayrım Yoktur
İslami İlimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Eyüp Baş’ın açılış konuşmasının ardından programın konferans kısmına geçildi. Düşünmenin ve felsefenin önemine değinerek sözlerine başlayan Prof. Dr. Onat, “Felsefe
olmadan yöntem olmaz, yöntem yoksa bilim olmaz. Evrensel görüşte üniversite
bilim üretilen yerdir. Üniversite çatısı altındaki fakülteler kendi alanlarında bilim üretirler. İlahiyatçıların
şöyle bir handikabı var. ‘’İlim: tefsir hadis İslam hukuku, geriye kalan da
bilim.’’ İslam ilim geleneğinde din ilimi, dünya ilimi, ahiret ilimi gibi bir
ayrım yoktur aslında. Hepsinin kategorisi ilimdir. İlim ve bilim ayrımı şuanda
İlahiyat fakültelerinin başını ağrıtan bir ayrımdır. İlahiyat fakültelerinde
bilim yapılır. İlahiyat bilimleri ifadesini özel olarak seçme gerekçemiz bunu
vurgulamaktır. Sistemsiz, düzensiz bilgi malumattır. Pek çok insan din
konusunda bilgi sahibi olabilir. Ama dikkat edin, o insan malumatlı insandır. Alim değildir. İlim sahibi değildir” dedi.
Bilim ve Teknolojide
Üstünlüğümüzü Kaybedince Özne Olma Vasfını Yitirdik
Prof.
Dr. Onat, akıl ve vahiy ilişkisinin önemini belirterek, “Kim olursanız olun
akıl size doğruyu söyler. İnsanın sorumluluğu da bu yüzden akılla ilgilidir.
Akıl her zaman insana doğruyu gösterir. Bunu gündelik hayatınızda kanıtlamak
istiyorsanız araç kullanırken hata yaptığınızı düşünün. İçinizden gelen ilk ses
yaptığınız işin yanlış olduğunu söyler. Bu aklın sesidir. Fakat aklın yaptırım
gücü yoktur. Bir şeyin yanlış olduğunu bilmek insanları yanlış yapmaktan
alıkoymuyor. İşte insanın bu zaafı yaptırım anlamında vahyi devreye sokuyor.
Akıl ve vahiy iş birliği yaparsa o zaman her doğruyu bilirsiniz, her bildiğiniz
doğruyu hayata taşıyabilirsiniz. Her insan doğruyu bilir önemli olan yaptırım
gücüdür. Bunun içinde vahyin desteğine ihtiyacımız var. Kaynakları bilmek
yetmez, bilginin nasıl üretildiğini bileceksiniz. İlahiyatçıysanız bilginin de
belirleyici kaynağı Kur’an’dır. Kur’an kültürünüz ve Kur’an bilginiz ne kadar
sağlamsa kendinize o kadar güvenebilirsiniz. Kur’an’ın dışındaki hiçbir bilgiyi
Kur’an ile eş değer tutamazsınız. Eleştirel bir boyutta düşünürseniz bu
söylediğim ilkeleri uyguladığınızda gerçekten sorunları çözersiniz. İslam’ın
ana kaynaklarını da öğrenirseniz problemlere çözüm üretirsiniz. Bizler
Müslümanlar olarak 18. asırdan sonra bilim ve teknolojideki üstünlüğümüzü
kaybettik. Bilim ve teknolojide üstünlüğü kaybederseniz özne olma vasfını
yitirirsiniz. Size sadece tüketicilik kalır. 18. asırdan sonra Müslümanlar
olarak sanatta da yokuz. Yani kendimize özgü mimari yok, başka şeyler yok.
Bunlar da ayrı sorunlar üretiyor. Kur’an’ın salih amel dediği, yaratıcılığın
zirvesinde bilim ve sanat vardır. O alanlarda yoksanız sadece tüketici
olursunuz. Tüketici olmak, üretmeksizin tüketmek en hafifi ile en basit hali
ile ahlaksızlıktır. Üretmeksizin tüketmek insanı nesneleştirir. Üretmeksizin
tüketmek, insanın her şeyi nesne gibi görmesine yol açar. Ve şu anda bir milyar
altı yüz milyon Müslümanın kavgası daha çok tüketme kavgasıdır. Evet bütün
kavgamız bu aslında. Niye çünkü varlığımızı tüketim üzerine kurguladık. Ve ne yazık
ki din de kullanılıyor. Çıkış yolu var mı? Evet var. Aklı yeniden keşfetmek
zorundayız. Çünkü İslam’a göre oruçtan, namazdan önce farzların farzı aklı
etkin kullanmaktır. Aklı olmayanın dini olmaz” dedi.
Program
İslami İlimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Eyüp Baş’ın Prof. Dr. Hasan Onat’a plaket
vermesi ve toplu fotoğraf çekimi ile sona erdi.
