16 Temmuz 2021

Fen Edebiyat Fakültemizde "15 Temmuz'u Anlamak" Konulu Konferans Düzenlendi


Üniversitemiz Fen-Edebiyat Fakültesi tarafından 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü münasebetiyle "15 Temmuz’u Anlamak" konulu konferans düzenlendi. Moderatörlüğünü Prof. Dr. Sıtkı Yıldız’ın yaptığı konferansın konuşmacıları Prof. Dr. Adnan Karaismailoğlu ve Dr. Öğr. Üyesi Mehmet Esat Sarıcaoğlu’ydu. Üniversitemiz Yahya Kemal Salonu’nda gerçekleşen konferansa idari ve akademik personelimiz katıldı.

Konferansın açılış konuşmasını Prof. Dr. Adnan Karaismailoğlu yaptı. “Özgürlük Yolunda ‘Ben’in Sorumluluğu” başlıklı sunumunu dinleyicilere aktaran Prof. Dr. Karaismailoğlu, “Kültürümüze baktığımızda 'Ben' kelimesi olumsuz da değerlendirilebilir olumlu da.  Hz. Mevlana 'Neye nasıl bakarsanız o da sana öyle bakar' der. Dolayısıyla Ben kelimesine iki farklı şekilde bakacağız. Bir yandan İstiklal Marşındaki gibi sorumluluk, vazife barındıran anlamı gibi diğer taraftan baktığımızda ise ben yaparım, ben bilirim, ben başardım gibi anlamı vardır ve Yüce Ecdadımız ikinci anlamı çirkin görmüştür. Dolayısıyla bu iki anlamı ayrı ayrı değerlendirip gerekirse karşılaştırmalıyız. Can feda edenlerin olduğu bir toplumda 15 Temmuz’u anarken tankın ve uçağın karşısında nasıl olup da bedenleri ile duruldu? Tankların altında kalmaktan hiç kaçınılmadı. Özellikle o tankların ve uçakların yürüyüşünü görenler, bomba atışlarını görenler, evleri sallananlar bunu daha çok hissetti. Bunu hissedebilmek her bireyin görevidir. Nasıl ki İstiklal Marşı’nın yazıldığı dönemde İstanbul’un işgali, İzmir’in işgalini hala bile içimizde yaşayabiliyor ve hissediyorsak; günümüzde yaşadığımız bu acı olayı da yani 15 Temmuz'u hissedebilmek temel vazifemizidir" şeklinde konuştu.

Mehmet Akif Ersoy'un, İstiklal Marşı'nda 'Ben' kelimesini hangi anlamda kullandığına vurgu yapan Prof. Dr. Karaismailoğlu,"Mehmet Akif Ersoy, İstiklal Marşında 'Ben' kelimesini ülkesini, vatanını anlatmak için kullanıyor. Halbuki Akif’in kültüründe de 'Ben' kelimesini kullanmamak vardır.  Ben ezelden beri hür yaşadım, hür yaşarım. Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım! ifadelerindeki anlamı ülkesi ve vatanı için kullanıyor. Normal konuşmalarda  'Ben'li yani birinci şahıs ifadelerini asla kullanmaz. Mehmet Akif Ersoy, al sancağı sahiplenmek için şöyle bir vecihle haykırıyor “O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak; O benimdir, o benim milletimindir ancak”. Sözcükler hep 'Ben' üzerine kuruludur çünkü burada fedakarlık var benlik ve enaniyet yok. Burada sevdiği uğruna her türlü kahramanlığı, cesareti ortaya koyma arzusu vardır" dedi.

15 Temmuz’un Kökleri başlıklı sunumu ile 15 Temmuz şehitlerini şakayık çiçeklerine benzeten ve şakayık çiçeğinin ölümsüzlüğü simgelediğini ifade eden Prof. Dr. Muhittin Eliaçık, “Her büyük destanın, başarının veya zaferin bir kökü ve damarı vardır. Sayın Cumhurbaşkanımızın dediği gibi Malazgirt’te ne olmuşsa 15 Temmuz’da da aynısı olmuştur, Çanakkale’de, İstiklal Harbi’nde ne olmuşsa 15 Temmuz’da o olmuştur çünkü bunların hepsinde de zaferin kıvılcımında atan şahadet duygusu yatmaktadır. Bu başarıyı getiren şahadet köküdür. Herkes şahadet kavramı üzerine hareket etmiştir. Kim o gün o duyguyla tankın önünde durmuşsa, tankın altına girmişse o kişi şakayıktır. Çünkü ölümü göz almıştır. Şehit sevabını almıştır. Böyle bir ihanete kalkışan kesimin ihmal ettiği bir şey vardı: Şehadet kökünü ihmal ettiler, bunların kendilerine geçit vermeyeceklerini hesaba katmadılar” diye  konuştu.

Akif'in Kabul Olan Duası başlıklı sunumunu dinleyicilere aktaran Dr. Öğr. Üyesi Mehmet Esat Sarıcaoğlu, "Akif’in kabul olan duası derken neyi kast ediyoruz? Allah bir daha bu millete İstiklal Marşı yazdırmasın duasını kastediyorum ve 15 Temmuz’da bu duanın kabul olması ne anlama geliyor? İstiklal Harbi sürecinde yaşanan veya ortaya çıkan tehlikelerin birebir 15 Temmuz’da karşımıza çıktığı gün ancak Allah’ın inayeti ve halkımızın cesaret ve fedakarlığıyla Akif’in duasının kabul olduğunu ifade etmek istiyorum" şeklinde konuştu.

Dr. Öğr. Üyesi Sarıcaoğlu, "Türkiye bir çevreleme yaşıyor ve 15 Temmuz hala devam ediyor. Suriye’nin kuzeyinden, Irak’ın kuzeyinden, Doğu Akdeniz’den, Ege’den Türkiye'yi vurma planları gündemde. Balkanlardan, Kafkaslardan sıkıştırma hesapları; PKK ile YPG ile DAEŞ ile zorlamakla beraber, Türkiye karşısında devletler de doğrudan sahne alıyorlar. Biz hep terörle uğraştık fakat şu an karşımızda terörden ayrı devletler de var. Ortalıkta kamufle edilmiş düşmanlık, Türkiye’nin kafasının karıştırılması planları gündemde. Suriye ve Irak gibi en uzun sınırlarda müdahale de aralıksız devam etmekte PKK, YPG, DAEŞ orduya dönüştürülerek, müttefik dostumuz Amerika (?) onlara silah sevkiyatı yapmakta. Tehdit sadece Batı’dan geliyor görüntüsü vermemek için Arap cephesi karşımıza çıkarılmakta. Bu çerçevede Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır, Suudi Arabistan öncülüğünde Türkiye karşıtı bir Arap cephesi kurulmaktadır. Bu cephenin kurucusu ABD ve İsrail olarak karşımıza çıkmaktadır" dedi.

15 Temmuz gecesi tanka göğüs gerenlerden biri olan programın moderatörü Prof. Dr. Sıtkı Yıldız, o geceye dair yaşadıklarını paylaştıktan sonra konferans sona erdi.